İletişim
Writer

Nizamettin Korkmaz

AteşlimÇevir

Oyunun en çok bilinen ve oynanan hâli şu şekildedir: Oyun, erkeklerden oluşan iki takım tarafından oynanır. Oyun sahasına yerleştirilen iki büyük taşa kale denir. Geniş bir alana aralarında kırk ya da elli adım mesafe olacak şekilde kaleler yerleştirilir. Her kalenin yaklaşık on metre uzağına "esir yeri" olarak kullanılmak üzere büyük bir kare çizilir. Eşit sayıda çocuktan oluşan takımlar kalelerindeki yerlerini alırlar. Takımdaki çocuklar ayaklarıyla kalelerinin üzerine basarlar. Takımlardan birinin iyi koşan bir oyuncusu diğer takımın yanına doğru yaklaşmaya başlar. Diğer takımın bir oyuncusu, rakibin kalelerine iyice yaklaşması üzerine kalesinden ayrılır ve rakip oyuncunun peşine takılır. Bunun üzerine karşı takımın kalesine yaklaşan oyuncu geri dönüp kalesine doğru kaçmaya başlar. Yakalarsa, esir ettiği oyuncuyu kalelerinin yanındaki esir yerine kapatır. Esir olan oyuncu, takım arkadaşlarından birinin rakibe yakalanmadan kendisine eliyle değmesi üzerine esirlikten kurtulabilir. Esirlikten kurtulan ya da "açılan” oyuncu kalesine gelip "ateş aldıktan” sonra yeniden oyuna katılabilir. Kovalayan oyuncu, kaçan oyuncuyu ancak kalesinin yakınına kadar kovalar. Bu sırada kovalanan oyuncunun takımından bir başka oyuncu da arkadaşının peşindeki oyuncuyu yakalamak için kalesinden ayrılır. Böylece oyuncular ilk önce kovalayan, daha sonra da kovalanan oyuncu durumuna gelirler. Bir oyuncu, kendisinden daha önce çıkan rakip oyuncudan daha "ateşlidir." Çocuklar "ateş almak" için kalelerine geri dönerler. Kalesi durumundaki taşa ayağını basan oyuncu rakibin bir diğer oyuncusunu kovalama ve yakalama hakkını kazanır. Rakip takımın oyuncusuna yakalanmadan, diğer takımın kalesine ayağını basan oyuncu "kaleyi zapt" eder. Kalelerden birinin zapt edilmesi ya da takımlardan birinin bütün oyuncularının esir edilmesiyle birlikte oyun biter. Oyunu kaybeden takımın oyuncuları, galip takımın oyuncularını kendi kalelerinden diğer kaleye kadar sırtlarında taşımak zorundadır (Artun, 1992: 10) Oyunun bir diğer çeşidi Antalya ve Trabzon’da şu Esir Almaca/Tutsak Almaca/Eben Almaca ismiyle bilinir ve şu şekilde oynanır: İki takıma ayrılan çocuklar "eben” dedikleri yerlerinden çıkarak birbirlerini kovalarlar. Kaçan oyuncu, yakalanacakmış gibi davranarak kovalayan rakibini kendi takımına yaklaştırmaya ve arkadaşlarına tutsak aldırmaya çalışır (Çimrin, 1984: 25; Özdemir, 1995: 513). Oyun Tokat Zile’de Nallıyım Oyunu ismiyle bilinir ve çocuk, “nallıyım” diyerek kalesinden çıkar (Çelteklioğlu, 1987: 85-86), oyunun geri kalan kısmı diğer yörelerde oynanan oyunlarla aynıdır.

Kayseri’de ise EIim Yağlı ismiyle bilinir ve şu şekilde oynanır: Oyun erkek çocuklar tarafından oynanmaktadır. Oyunu İyi bilen iki "baş" çocuk, kendi aralarında aşağıdaki şekilde söyleşerek takımlarını oluştururlar.

- Uy bana.

- Uydum sana.

- Koy oraya.

- Koydum oraya.

- Eş gerek,

- Bana da gerek.

- AI beğendiğini.

- Sen de al beğendiğini.

Her iki tarafın da karşılıklı birer kalesi, yani durak yerleri vardır. İki kale arasında belirli bir uzaklık bulunmalıdır. İki çocuğun kalelerinden ellerini yağlayarak birbirlerine doğru koşmalarıyla birlikte oyun başlar. Rakibini yakalanan çocuk "esir” olur. Rakibini yakalayan çocuk, rakibini onun sırtına binerek ya da "dan du du dan dan” diye sırtına vurarak kendi kalesinin yanındaki esir yerine götürür. Sırta vurarak cezalandırmaya "davul dövme" denir. Bir oyuncu, rakibe yakalanmadan, esir arkadaşım elinden tutup kalelerine getirebilir. Böylece, esir arkadaşına yeniden oyuna katılma hakkı kazandırabilir. Takımlardan birinin bütün oyuncularının esir edilmesiyle oyun sona erer. Oyununun sonunda, yenenler kaybedenlerin sırtına binerler ya da onların sırtlarını yumruklarlar (Özyedekçi, 1947: 29-30). Bu oyunu oynayan çocuklar genellikle açık alanı tercih ederler ve bu durum çocukların yaşıtlarıyla birlikte doğayla uyum içerisinde büyümesini sağlar. Oyun hıza bağlı bir oyun olduğundan çocuklar açık havada vücudunun tüm fonksiyonlarını çalıştırmaktadır. Hızın yanı sıra zekanın da ön planda olduğu oyunda çocuklar hem zeki hem de hızlı olmak zorundadır. Böylelikle çocukların gelişiminde geleneksel çocuk oyunlarının yeri sadece eğlence değil onların eğitimi için de önemli olduğu görülmektedir.

KAYNAKLAR

Artun, Erman. (1992). Tekirdağ Çocuk Oyunları. Tekirdağ: Trakya Doğuş Tesisleri.

Çimrin, Hüseyin. (1984). Antalya Folkloru. İstanbul: Tuğrul Matbaası.

Çelteklioğlu, İmren. (1987). Zile ve Yöresi Folkloru. Yayımlanmamış Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.

Özdemir, Nebi. (1995). Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Çocuk Oyunlarının Halkbilimi Açısından İncelenmesi. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.

Özyedekçi, Kazım. (1947). Kayseri Çocuklarının Mahalli Oyunları. Kayseri: Yeni Erciyes.

MADDE YAZARI

Nizamettin Korkmaz

ISBN

978-625-99966-0-8