BilyeÇevir
Bilye Oyunu, küçük küre şeklindeki malzemelerle oynanan bir oyun ve bu oyunda kullanılan araçların genel adıdır. “Bilye” adı daha çok İstanbul’daki çocuklar tarafından kullanılmaktadır (Özen, 1976: 18-21’den aktaran Onur ve Güney, 2002: 274). “Misket ve mile” ise camdan yapılan bilye ve onunla oynanan oyunlar için kullanılan yaygın adlandırmalardan bir diğeridir (Onur ve Güney, 2002: 274,313, 327, 454, 513) “Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü”nde “cam bilye”nin Bursa ağzında “cilli” olarak adlandırıldığı belirtilir. Bu oyun ve oyuncağın adı Antep ağzında “gülle” olur (Fedakar, 2011: 112). Erzincan’da “bilya” adıyla bilinir ve bu oyunun bir türüne “kodikli bilya” denir (Tören, 2011: 37, 47-48). Sivas'ta bilyenin yerine “cıncık ve mil” denir ama Sivas’ın bazı bölgelerinde “misket” de denmektedir (Özen, 1976: 18-21’den aktaran Onur ve Güney, 2002: 274).
Sivas’ta olduğu gibi Gaziantep’te de “cıncık” camdan yapılmış bilye için kullanılır (Tokuz, 2011:191). Şanlıurfa’da “ğar” (Karğın,2018:150), Edirne ve Sivas’ta ise “zımzık” terimi kullanılır (Özhan, 1997: 330). “Gülle” bilyeye Kerkük’te verilen isimdir (Onur ve Güney, 2002: 396). Adana’da da “gülle” şeklinde kullanılır (Çolak, 2015: 95). Tekirdağ’da ise birden fazla isme sahiptir: “Bilye, mile, cilop, zıpzıp, gazoz, nikel gibi”. Amasya’da Bilye Oyunu “Khıdek” adını taşır (And, 2012: 266). İzmir, Ödemiş’te cam bilye “aynalı” adıyla bilinir (Özhan, 1997: 253). İzmir, Bademler’de ise “meşe” adı verilir. “Aynı oyun ceviz, boncuk ve gazoz kapaklarıyla da oynanabilir. Az bulunan ve bu nedenle de ‘onluk’ olarak nitelenen renkli gazoz kapakları daire içine onar cm'lik aralarla dikilir. Bir onluk gazoz kapağı, on tane renksiz gazoz kapağıyla değiştirilebilir” (Özdemir, 2006b: 93).”
Bilye’ye Manisa’da “Canıbilik” de denir (Özdemir, 2006b: 105). Mevlüt Özhan, Türkiye’deki çocuk oyunlarıyla ilgili çalışmasında bilye için yörelere göre değişen 59 farklı adlandırma olduğunu tespit etmiştir. Bilye Oyunu'nun yöresel adları şunlardır: “Agat (Pasinler-Erzurum), Ağat (Pasinler-Erzurum), Almalı (Gaziantep), Badis (Beyşehir-Konya), Bila (Yavuz, Şavşat-Artvin), Bilya ile Kaleler (Elazığ), Boncuk (Burdur), Boncuk Nişan (Burdur), Cıncık (Zara-Sivas), Cibide (Bulkaz, Çivril-Denizli), Cilali (Tekirdağ), Çifte Ellik, Çiftelik, Çiftellik, Çivtelik (Muğla), Çukur Boncuk Çukurcuk (İçel), Daire (Tekirdağ), Daire Uşulu (Balıkesir), Değdimor (Sivas), Dik (Erzincan), Dim (Keşan-Edirne), Dizme Usula (Balıkesir), Eğir (Elazığ), Gup (Bandırma-Bursa), Gülle (Sağlıklı , Tarsus-İçel) Hor (Sivas), Iğıllama (Hadım-Konya), İçli Dışlı (Tekirdağ), Kafakarış (İstanbul), Kafa Kırma (Tekirdağ), Karış Bir Vurma İki (Balıkesir), Kaykuz Kuykuz (Isparta), Kazan (Kesme, Divriği-Sivas; Narlıca-Hatay), Kazan Kazan Kavurma (Çayırköprü, Aydıntepe-Bayburt) Kındak (Merzifon-Ama.; Sivas), Kindek (Amasya), Koçpayam (Ula-Muğla), Madik (Mudanya-Bursa), Mal Mazı, Mazı Ütmece (Yamalak-Aydın), Mıçı (Keçiborlu-Isparta), Mil (Sivas), Murabba (Manisa), Müselles (Elmadağ-Ankara), Pıtık (Ünye-Ordu), Sayılı (Eskişehir), Üçgen (Sivas), Vuruş-Karış, Yuva (Manisa), Zehir (Elmadağ-Ankara), Zıpzıp (İstanbul)” (Özhan, 1997: 5, 106-108).
Bilye Oyunu'nu oynayan çocukların sahip olduğu bilyelerden biri veya birkaçı özeldir. “Mahallede herkesin bir avuç bilyesi olur. İçlerinden bir tanesi de atış yaptığı özel bilyesidir. Onu diğerleriyle karıştırmaz” (Özdemir, 2022b: 208). Bilyelerin çoğunluğu cam dışından malzemelerden yapılmışsa cam bilye, özel bilye olarak kullanılır. “İ. Hakkı Acar Zara Folkloru adlı yapıtında eneke olarak kullanılan ‘cıncık’a ‘god’ adının verildiğini yazmaktadır” (Özen, 1976: 18-21’den aktaran Onur ve Güney, 2002:274). Mevlüt Özhan ise Sinop, Çarşamba’da oyun bilyelerine “enek” adı verildiğini belirtir (Özhan, 1997: 281). Enek veya eneği şekliyle yaygın olarak kullanılmaktadır. Afyon’da atış yapılan büyük bilyelere “öküz (hödük)” adı verilir (Gürbüz, 2017: 470). Ardahan’da atış yapılan bilye ise “eneke” olarak adlandırırlar (Yılmaz, 2017: 27). Tumba adlı bilye oyununda olduğu gibi bazı oyunlarda oyun sahasına dikilen bilyeye özel bir ad verilir. Bu bilyeye “pay”, atış için kullanılan miskete de “başlık” denir (Özdemir, 2006:36).
Bilyeler, küçük bir topa benzeyen kuruyemişlerden ceviz ve fındık, çakıl taşı olabildiği gibi kil, çamur, mermer, kurşun, mika, cam vb. gibi çeşitli materyallerden de yapılmış olabilir. Şeyma Uysal, Bilye Oyunu’nun tarihinin antik çağa kadar uzandığını ve eski oyunların yuvarlak çakıl taşlarıyla, fındıkla ya da meyve çekirdekleri ile oynandığını belirtir. Kuzey Amerika yerli kabilelerine ait toprak mezarlarda yapılan kazılarda bulunan bazı oymalı bilyeler Bilye Oyunu’nun kıtalararası yaygınlığını gösterir. Pek çok kültürde Bilye Oyunu vardır. Örneğin Yahudi çocukları da Pesah (Hamursuz) Bayramı'nda fındık bilyelerle oynamaktadır. Türkiye'de erkek çocuklar kil, mermer, demir yada camdan yapılmış küçük bilyelerle oynarlar (Uysal, 1997’den aktaran Onur ve Güney, 2002: 513). Nail Tan, bilye oyununun Kastamonu’da 1950’li yıllarda ceviz ve fındıkla oynandığını ve bu oyuna da ceviz “ütme” dendiğini kendi tecrübelerinden aktarır (Tan, 1990: 12-17’den aktaran Onur ve Güney, 2002: 342) Nebi Özdemir ise “misket” yerine “ceviz, aşık, boncuk” vb. gibi oyun araçlarının da “aynı işlevde kullanılmış olduğunu ve kullanılmaya devam ettiğini vurgular (Özdemir, 2006: 385). Kutlu Özen ise bilyelerin eskiden topraktan, tam olarak sıkıştırılmış kilden hatta kurşundan yapıldığını, cam yerine mika da olabildiklerini belirtir. (Özen, 1976: 18-21’den aktaran Onur ve Güney, 2002: 274).
Cam dışındaki malzemeler eskiden kullanılmış olsa da bugün bilyenin en temel özelliği camdan yapılmış bir oyun aracı olmasıdır. “Cam top” bir metafor olarak edebiyat, sinema ve çizgi film alanında kullanılmıştır. Sinema ve çizgi film doğmadan önce, edebiyattan alınan ilhamla siyaset dilinde de kullanılmıştır (Fedakar, 2011: 115). Bunun siyasî arenadaki karşılığı “Barbaro’nun metaforu”dur. 1568-1574 yılları arasında Venedik’in İstanbul’daki elçisi Marcantonio Barbaro yazdığı bir mektupta Venedik’in Osmanlı ile diplomatik ilişkilerini özetlerken bu metaforu kullanır: “Müzakere yapmak camdan bir topla oynamak gibidir. Top, yere düşürülmeden ve sinirle yere atılmadan her zaman havada kalacak şekilde beceriyle tutulmalıdır. Yoksa kırılmalıdır. Lakin sonradan tekrar, özenle ve uygun şekilde ele alınarak yeniden canlı bir şekilde karşıya atılması gerekir” (Kumrular, 2011: 109). Burada ilm-i siyaset veya diplomasi sanatı; “cam top”la oynanan Bilye Oyunu’na benzetilmekte ve cam topla diplomasi veya siyaset arasındaki bağlantı da kurulmaktadır. Her ne kadar bilyeleri hedefe atmakta bir maharet veya yetenek söz konusu olsa da Bilye Oyunu temelde şansa dayanır. Bilye oyununda cam toplarla oynamak şansı, oyunun en etkili faktörlerinden biri yapar.
Oyunda kullanılan “ütmek, ütemek, ütülmek” vb. gibi terimler, Bilye Oyunu’nda kaybetmek anlamında kullanılır. “Ütmek”le aynı anlamda yani bilye kaybetmek anlamında “yuduzma” terimi de kullanılır (Kayar, 2008: 52). Abdullah Doğan, Malatya’da çocukların oynadığı “aşık, bilye, çekirdek” vb. türü oyunlarla yetişkinlerin oynadığı “zar, âşık, iskambil” ve diğer bütün “ütmeli oyunlar”ın ütmeli olması nedeniyle kumar anlamındaki oyunların genel adı olduğunu belirtir (Doğan, 2010: 16). Arzu Tören, Erzincan’da oynanan bilye oyunlarının “yutmalı/ütmeli” oyunlar olduğunu belirtir ve bilye oyununu umut/şans oyunları içinde değerlendirir (Tören, 2011: 159, 37). Kazanılan veya kaybedilen ise çoğunlukla bilyelerdir ve bilye oyunu da esasen bir şans oyunudur ve “ütmek” terimi de bunu vurgular. “Ütmek” ve bununla ilgili terimler para kazanmak ve kaybetmek amacıyla oynanan kumar türü oyunlar için de kullanılır. Metin And bilye oyunlarına, oyun gruplarından “Başarıyı talihin, rastlantının belirlemesi”, grubu içinde yer verir. “Beceri, oyunlarda hep başarı belirlemez, rastlantı, talih de bir etkendir. Bu türlü oyunların sayısı pek çoktur ve önemlidir, çünkü oyunculara kazanmak ve yenilmek olasılığını eşit bir biçimde dağıtır. Kimi oyunlarda bu özellikle buna dayanır, kimi oyunlarda ise pek azdır. Bunların en önemlisi kumardır. Ancak Anadolu’da kumar iyi karşılanmaz. Kumardan kazançlı çıkan üten, zarar eden ütülendir. Bununla birlikte aşık oyunları, bilye ya da boncuk oyunları, kumar gibi oynanmaktadır” (And, 2012: 73).
Yusuf Ziya Demircioğlu da çocukların para ile oynanan ve para karşılığı kumar olarak oynanan oyunları oynamasına izin verilmediğini vurgular. “Metelik döndürme” gibi oyun aracı olarak da para kullanılan oyunların oynanmasına bu nedenle izin verilmez. “Gerek para ve gerek kemik, taş her ne olursa olsun oyun ile bunları kazanmak çok fena sayılmaktadır. Türkler, kumarda kâr edene ‘üten’, zarar edene ‘ütülen’ derler. ‘Ütenek’ demek bir şeyin tüyünü yakmak, kavurmak demektir. Arapçada ‘kâr ü zarar’, Fransızcada ‘gange, perde’ denen bu şeye Türkçede ‘üten, ütülen’ denmesi çok manidardır. Ateşle kelleyi, mısır koçanının püsküllerini, başak buğdayının kılçıklarını itmek yakmak, çıplak bırakmak. ‘Ütü’ herhangi şeyin, kumaşın tüylerini ateşle yakan yatıran bir alet. Atalar sözü: Terzinin diktiği kötü, güzel eden ütü. Tüyünü düzmek: mecaz olarak ve vakti iyileşmek, bunun zıddı da ütülmek: varını servetini vermek” (Demircioğlu, 1934’den aktaran Onur ve Güney, 2002: 43, 49-50)
Bilye Oyunu’nda çocukların para kazanmak amacıyla oyun oynanmasına izin verilmez. Bu yüzden oyunun galibi bilye gibi para dışında bir kazanç edinir. Örneğin Şanlıurfa’daki oyunun ödül-ceza uygulaması, oyun aracını yani “ğar”ları yani bilyeleri kazanma-kaybetme üzerine kuruludur (Karğın, 2018: 21). Bilye Oyunu'nun temel aracı bilyedir. Çukur, çizgi gibi oyun alanına yapılan uygulamalar da oyun aracı olarak düşünülebilir. Bilye Oyunu belli bir mekânda oynanması gerekmeyen oyunlar arasında yer alır. Sadece oyun oynanacak yüzeyin düz ve sert bir zemin olması gerekir. Nebi Özdemir de bu oyunun oynanma mekanıyla ilgili olarak zeminin bu özelliğini; “Oyun erkek çocuklar tarafından toplu olarak düz bir yerde oynanır” şeklinde vurgular (Özdemir, 2006:36). Oyun özelliğine göre oyun mekânları seçilir (Doğan, 2010: 27). Başka bir ifadeyle katılımcı sayısı ve oyunun özelliği mekânı belirler. Oyun, açık ve kapalı mekânlarda oynanabilir. Bilye oyunları, açık alanda oynandığı gibi oda içerisinde de oynanabilir (Özhan, 1997: 105). Bilye Oyunu Erzincan’da belli mevsimler(sonbahar ve ilkbahar)de oynanır (Tören, 2011: 47). Bilye Oyunu gündüz oynanmakta olan bir oyundur (Gürbüz, 2017: 93) ve oyun aracının kaybolma riski olduğundan karanlıkta oynanamaz (Yılmaz, 2013: 158).
Bilyenin karanlıkta görülmemesi nedeniyle aydınlık bir ortamlarda oynanması gerekir ama iç mekânlarda ve ışıklandırması olan dış alanlarda gece oynanması da mümkündür. Metin And, Bilye Oyunu’nun özellikle çocuklar arasında çok yaygın olduğunu vurgular (And, 2012: 266). Özdemir ise “Bilye (Misket)” ile oynanan oyunların genç nüfus tarafından bilinip etkin bir şekilde günümüzde oynanmadığı tespitini yapar (Özdemir, 2022a: 216). Aslında yaygın bir çocuk oyunu olan bilye pek çok etken nedeniyle popülerliğini kaybeden sokak oyunlarından biridir. Bilye Oyunu, erkek çocuklar tarafından oynanan bir oyun olarak bilinir. Geleneksel Erzincan çocuk oyunlarından “Yutmalı(Ütmeli)” oyunlar genellikle erkekler tarafından oynanmaktadır. Kızlar, bu oyunlara pek ilgi göstermemiştir (Tören, 2011: 159). Sivas ve çevresinde de bilye oyunları erkek çocuklar tarafından oynanır (Özen, 1976: 18-21’den aktaran Onur ve Güney, 2002: 327). Afyon ve çevresindeki geleneksel çocuk oyunları üzerine yapılmış tez çalışmasında bilye oyununun 6 yaş üzeri erkek çocuklar tarafından oynandığı tespit edilmiştir. Aynı çalışmada Bilye Oyunu’nun oyuncu sayısının değişken olduğu vurgulanmıştır (Gürbüz, 2017: 92, 97).
Bilye Oyunu’nun isimleri oynanan bilyenin türüne ve oynanış şekline göre değişiklik gösterir. Oyunlar, bilyenin türüne göre “bilye, boncuk, cıncık, çamur bilye”; oynanış şekline göre “çukurcuk, dair , dik, dikmeç, dizme, içli dışlı, karış bir vurma iki, kozan, üçgen, vuruş, yuva” olarak isimlendirilir (Özhan, 1997: 105). “Oyuna başlama sırası önemlidir. İlk başlayana ve bu sıraya çeşitli bölgelerde değişik adlar verilir. Örneğin Urfa’da oyuna ilk başlayan “elebaş, son oyuncu ise kırret”, Niğde’de oyunda en sona kalan “gılli”, Birecik, Urfa’da oyuna en son katılan “kakam”, Niğde’de ebeden sonra gelen oyuncu “kılh (ebe ardı)” denir (And, 2012: 135-136). Denizli’de oynanan Cicoz Oyununda ise oyunda bilye dışında nesneler de kullanılır. Bu oyun türünde bilyeler, belli aralıklarla dizilmiş düğme, metelik ya da boncuklara atılır. (And, 2012: 266). Aşık ve bilye oyunlarında kazanan aşıkları, bilyeleri alır. Kimi oyunlarda kazanan bir yemek, bir şölen alacaklı olur. “Bey”, usta oyuncu olarak kabul edilir. Malının elden çıkmasına “yoksullaşma” denir (And, 2012: 83, 77). Bilye oyunlarında ebe seçiminde de yaygın bir oynanış şekli söz konusudur. Eneğin konduğu yere belli uzaklıkta bir çizgi çizilir. Oyuncular ellerindeki sakalarıyla bu çizgiye atış yaparlar. Çizgiye en yakın atan oyuncu ebe olur (Özhan, 1997: 35).
Bilye Oyunu öncesinde, oyunun türüne göre, bazı hazırlıklar yapılır. Örneğin çukur kazmak, alan belirlemek için daire çizmek, sınır belirlemek için çizgi çizmek gibi hazırlıklar oyundan önce tamamlanır. Yaygın adıyla “çukur” veya Ardahan’daki adıyla “kuyu” olarak bilinen oyun türünde toprak zeminde önce küçük bir kuyu açılır (Yılmaz, 2017: 27) Bu hazırlıklardan sonra Bilye Oyunu başlar, bilinen kuralları çerçevesinde oynanır ve de bir veya bir kaç oyuncunun eneklerinin tükenmesi ile son bulur. Oyunun en yaygın şekillerinde aslında temel amaç atılan bilyeyi vurmaktır.
Bilye oyunları ana hatlarıyla üç değişik şekilde oynanır: “1. Bilye: İki veya üç oyuncuyla hem oda içinde hem dışında oynanır. Oyunculardan biri bilyesini iki üç metre uzağa atar, diğer oyuncular da ellerindeki bilyelerle arkadaşlarının bilyelerini vurmaya çalışırlar, vururlarsa bilye vuranın olur, vuramazlarsa ilk atan oyuncu bilyesini alıp diğer oyuncunun bilyesine atar. Oyun bu şekilde devam eder. Bu oyunun bir başka çeşitlemesi ‘Vuruş Karış’ adıyla oynanır.” (Özhan, 1997: 19, 105-106). Bilye Oyunu’nun yaygın olan bir diğer türü ise Daire Oyunu olarak bilinir. “Başta bir, bir buçuk metre çapında daire çizilir. Dairenin tam ortasına düz bir çizgi çizilerek eşit sayıda bilyeler çizginin üzerine dizilir. Dairenin iki, üç metre uzağına bir çizgi çizilir. Oyuncular dairenin ortasında durup ellerindeki ‘saka’ olarak kullandıkları bilyeleri bu çizgiye atarlar. Kim sakasını çizgiye en yakın düşürürse o oyuna ilk başlama hakkını kazanır. Oyuncu çizginin üzerinde durup sakasını dairenin ortasındaki dizili bilyelere atar. Bilyelerden vurulup dairenin dışına çıkan olursa onu alır ve dairenin çizgisine basarak içerideki diğer bilyeleri vurmaya çalışır. Vuramazsa sıra öbür oyunculara geçer, o oyuncular daire çizgisinin üzerine basarak atışlarını yaparlar. Eğer birinci oyuncu kaleden ilk atışı yaptığında bilyeleri vuramazsa diğer oyuncularda aynı şekilde atışlarını kaleden yaparlar, ta ki bilyeler vurulup sırası bozuluncaya kadar” (Özhan, 1997: 19, 105-106).
Bilye Oyunu’nun en yaygın bir başka çeşidi ise Çukur Oyunu’dur. “Yere küçük bir çukur kazılır. Çukurun 2-3 metre uzağında atış yeri belirlenir. Oyuncular çukurun içine birer veya ikişer olmak üzere eşit sayıda bilye koyarlar. Atışta öncelik sırası diğer oyunlardaki gibi belirlenir. Birinci oyuncu biraz eğilerek elindeki bilyeyi çukura doğru atar. Bilye çukura girmezse sıradaki diğer oyuncular atışlarını yaparlar. Bilyesini çukura girdiren oyuncu çukurdaki bütün bilyeleri alır ve oyun yeni bilyeler konarak yeniden başlar” (Özhan, 1997: 19, 105-106). Afyon’da Bilye Oyunu’nun “ebenli bilye” olarak adlandırılan şekli de yine Çukur Oyunu’dur çünkü “eben” yörede çukur anlamında kullanılan bir kelimedir (Gürbüz, 2017: 125). Bilye Oyunu ve bu oyunun aracı olan bilye, yörelere göre farklı adlarla anılır. İstanbul’da “zıpzıp” denilen oyunda küçük boyutlu bilyeler kullanılır, büyük bilyelere ise “gök meşe” adı verilmektedir.
Tekirdağ’da bilye oyunları arasında Daire Oyunu, Kafa Kırma Oyunu, Çukurlu Oyunu, İçli-Dışlı Oyunu yer alır. Edirne, Keşan’da Dim yani Daire Oyunu’nda bilyeler “dim”in içine bırakılır ve üç adım ilerisine “atma çizgisi” adı verilen çizgi çizilir. Kimin bilyesi bu çizgiye gelirse o önce başlar. Büyük bilye atarak dairedeki bilyeler çıkarılmaya çalışılır ve bilyeler kazananın olur. Bazı terimler kullanılır, mesela “payaştı” bütün bilyeleri çıkarmak anlamına gelir ve “payüstü” de “bütün bilyeleri alma, bana da kalsın” demektir. Bu terimler aslında oyunun iki önemli kuralını da ifade eder (And, 2012: 266). Adana’da oynanan Bilye Oyunu’nda “Geniş ve düz bir alanda iki ya da daha fazla oyuncu ile oynanan bu oyunda ilk oyuncu bilyelerini genellikle çok uzak ya da çok yakın olmayacak şekilde ileriye doğru atmaktadır. Bu oyuncuyu izleyen diğer oyuncu, oyuncunun attığı bilyelere vurmaya veya en azından bir karış mesafesi kadar yaklaşmaya çalışır asıl amaç bilyeleri vurmak ütmektir, eğer bilyeler vurulamaz ise veya karış mesafesine yaklaşamazsa bir sonraki elde diğer oyuncu yakında bulunan oyuncunun bilyesini kolaylıkla ütebilir ve ütülen her bilye onun olabilir. Oyun bu şekilde sırayla belirlenen alan içinde bilyelerle gezilerek oynanır” (Özdemir, 2022a: 205-206).
Malatya’da Bilye Oyunu’nda sık- terimi bilyeyi atmak anlamında kullanır. Malatya’da oynanan Tek Vuruş Oyunu, cam veya taş bilyelerle oynanır. Oyuna başlamadan önce kura ile sıralama belirlenir. İlk sırada olan oyuncu yerdeki bilyelerden istediğini vurmak için bilyesini eline alır ve elini yere bırakarak sıkar. Eğer vuramazsa ikinci olan oyuncu aynı şekilde sıkar. Vurduğu bilyeyi alır. Yerde tek bilye kalana kadar sırasıyla diğer bilyelere sıkar. Yerde bilye kalmadığı zaman yeniden aynı sırayla devam eder (Doğan, 2010: 129). Duvara Vurma Oyunu ise bilyeyi duvara atarak oynanır. “Oyuncular oyuna başlamadan önce duvara yuvarlak bir şekil çizerler. Kura ile sıralama belirlenir. İlk oyuncu elindeki bilyeyi duvara çizilen çizginin içine değecek şekilde vurur. İkinci oyuncu da aynı şekilde duvara bilyesini vurur. Eğer ilk bilyeye değerse o bilyeyi alır, yeniden kendi bilyesini eline alır ve bilyesini duvara vurur.” Oyun böylece devam eder ve yerdeki bilyelerin hepsini vuran bilyelerin hepsini kazanır (Doğan, 2010: 130). En Oyunu yere çizgi çekilerek oynanan bilye oyunu türünün adıdır (Doğan, 2010: 131). Çizgi Oyunu’nu Kars’ta Baş Oyunu olarak adlandırılır (Özdemir, 2006b: 37).
Arzu Tören, Mehmet Bayraktar’ın 1994 yılında yayımlanan Anam Babam Erzincan adlı kitabından alıntılayarak Erzincan’da bilye oyununun Daire Oyunu ve Kodikli Bilye Oyunu olmak üzere iki tipi olduğunu belirtir. “Daire Oyunu’nda Bu oyun türünde daire çizilir. Her oyuncu istenilen miktarda bilyeyi bu dairenin ortasına dizer. Dairenin birkaç metre uzağından bilyalar vurularak, daire dışına çıkarılmaya çalışılır. Çıkaramayan oyuncu yanar, sırası gelen oyuncu oynar. Bu oyun şeklinde dairede bilye kalmayıncaya kadar, oyuna devam edilir. Kodikli Bilya Oyunu ise en yaygın bilye oyunu türlerinden olan çukura benzer ama bu oyunda “biri ortada, diğer dördü çevresinde olmak üzere beş çukur hazırlanır. Bu çukura ‘kodik’ denir. Kodiklerin uzağına çizgi çizilir. Her oyuncu kodiklerin yanından çizgiye bilye atar. Çizgiye yakınlığına göre oyuncular 1., 2., 3. olurlar. Birinci gelen oyuncu ilk oynama hakkına sahiptir. Bu oyuncu çizgiden ortadaki kodiğe doğru bilyesini atar. Girdirirse o kodik kendisinin olur ve sırasıyla diğer kodikleri girdirmeye çalışır. Girdiremezse sıradaki oyuncu oynar. Oyuncular, bilyeleri birbirine vurmadan kodiklerin hepsini ele geçirmeye çalışır. Kodiklerin hepsini ele geçiren oyunun galibi olur” (Tören, 2011: 47-48). Erzincan’da oynanan Mors Oyunu ise Daire Oyunu’nun bir çeşidi olan Üçgen Oyunu’dur. Erzincan’da oynanan Vuruş Kakış Oyunu da bilye oyununun bir türüdür. “Oyun en az iki kişi ile oynanır. Ayakta oynanan bir oyundur. Oyuna başlamadan önce yazı-tura atma vb. yoluyla kimin önce bilye atacağı belirlenir. Daha sonra ilk oyuncu bilyeyi gözden kaybolmayacak şekilde atar. Diğer oyuncu ise kendi bilyesini atmadan önce ‘vuruş’ ya da ‘karış’ demek zorundadır. ‘Vuruş’ derse yerdeki bilyeyi vurmak zorundadır. Vurabilirse yerdeki bilye onun olur, vuramazsa kendi bilyesini rakip oyuncuya verir. ‘Karış’ derse attığı bilye, yerdeki bilyeye en fazla bir karış uzaklıkta olmalıdır. Aradaki mesafe bir karışı geçmezse yerdeki bilye onun olur. Eğer mesafe bir karıştan fazla olursa kendi bilyesini rakip oyuncuya vermek zorundadır. Oyun bu şekilde devam eder. Bir sonraki oyunda ise bilyeyi ilk atan kişi sonra atar, ondan sonraki kişi oyuna önce başlar (Tören, 2011:51-52). Sivas ve çevresinde bilyelerle oynanan 7 çeşit oyun vardır. Bunlar; Üçgen Oyunu, Baş Oyunu, Kuyu Oyunu, Yılan Oyunu, Kaldırmadan İndirmeç Oyunu, Saymaç Oyunu, Tek mi - Çift mi Oyunu’dur (Özen, 1976: 18-21’den aktaran Onur ve Güney, 2002: 275).
Ankara’da oynanan Şap Oyunu, yaygın adıyla üçgen oyunun, Bartın’da oynanan Koç Oyunu ise daire oyunun bir çeşididir. Manisa’da oynanan Cambilik Oyunu veya Yuva Oyunu olarak bilinen oyun bir tür çukur oyunudur. Denizli’de oynanan Kuytu Oyunu da çukur oyununun bir çeşididir. Sivas’ta oynanan Yılan Oyunu ise yine çukur oyununa benzeyen bir oyundur ama bu oyunda oyuncuların bilyeleri belirli bir yoldan (yılan şeklinde) ilerletmeleri gerekir (Özdemir, 2006b: 93, 94, 109-110, 111, 421).
Türkiye’nin hemen her köşesinde bilinen ve bin bir çeşidi ile oynanmış olan Bilye Oyunu, bugün çocukların oyun repertuarında önemli bir yere sahip değildir. Aslında oyunun bugünkü durumu, sokakta oynanan bütün oyunların kaderine benzemektedir. Ancak bu oyun ve oyuncak, günümüz çocuklarının bir nevi oyuncağı olan çizgi filmde yerini almıştır. Günümüz şartları içinde izleyici konumunda olan çocuklar, çizgi film içinde bu oyunu ve oyuncağı görmekte ve etkilenmektedir. Bu etki elbette oyuncakla oynamakla eş değer değildir, değişmiştir. Kaldı ki oyun araçları ve çocuğun ihtiyacı da değişmiştir. İşte Cille adlı çizgi filmde bu kadim oyunu gören çocuk, topa hiç dokunmadığı halde izlediğiyle coşan ve takımıyla bütünleşen futbol seyircisi gibi kuyuya/deliğe giren topla heyecanlanıp, ona bağlı olarak ortaya çıkan gücü paylaşmaktadır (Fedakar, 2011: 116) Buna benzer şekilde bir dönem çok popüler olan Pokeman çizgi filmini de örnek göstermek mümkündür. Çocuk oyunlarının eğlence yanında çocuk gelişiminde pek çok olumlu işlevleri olduğu bilinmektedir.
Bilye Oyunu’nda eğlence belki de en önemli işlevdir ancak bunun yanında çocuğun gelişimi için kazanımlar da sağlar. Bilye oyunun çocukların hem psiko-motor hem de sosyal-duygusal gelişim alanlarını destekledikleri tespit edilmiştir (Özdemir, 2022a: 258; Özdamar, 2022: 131,134). Bilye Oyunu, çocukların iki veya daha fazla hareketi birlikte yapma becerisi (birleştirilmiş hareketler) gelişimine katkı yapar (Şarman, 2015: 62). Bilye Oyunu, eğlenceli olduğu kadar gerilimli de bir oyundur çünkü temelde şansa dayanır ve mağlubiyet bilyelerin kaybı anlamına gelebilir. Doğan, çocuk oyunlarındaki gerilimin olumlu işlevlerini şöyle özetler: “Oyunda mutlaka gerilim vardır. Özellikle aşık, bilye, zar, tavla oyunlarında bu gerilim zaman zaman çoğalır. Grup oyunlarında da kazanma hırsı gerilimi yaratır. Oyunlarda oyuncu bir çaba harcar. Bu çaba başarılı olmak için gösterilen bir çabadır. Başarılı olan kişi veya grup daha çok zevk alır, sevinç duyar. Beşiğinin üstünde asılı duran çıngırağı tutabilmek için, yeni emeklemeye başlayan çocuğun yerdeki topu almak için hırslanması onun bir gerilim içerisine girdiğini gösterir. Çıngırağı tutmasının, topu yakalamasının ardından gösterdiği sevinç, harcadığı çabanın sonunda gelen başarının sevincidir. Grup oyunlarında kazanan çocuğun sevinci emekleyerek topu yakalayan küçük çocuğun sevincinden farksızdır. Çünkü sonuçta bir başarı vardır (Doğan, 2010: 27). Bilye Oyunu’ndaki gerilim ve çaba da çocuğu hayata hazırlayan bir süreç olarak okunabilir.
Bilye Oyunu'nun ödüllü bir oyun olması yani bilyelerin kazanılması veya kaybedilmesi durumu ödül-ceza kadar haklılık ve haksızlık kavramlarıyla da ilişkilidir. Arzu Tören, haklılık ve haksızlık kavramlarının oyun aracılığyla, özellikle bilye gibi ödüllü oyunlar aracılığyla kavratılmasını vurgular: “Oyun ortamında çocuklar haklılık-haksızlık gibi kavramların da farkına varırlar. Oyunda, kazanan kişiye hak ettiği ödülün verilmesi gerektiği düşüncesi vardır. Hak edilen ödül verilmediğinde kazanan kişiye haksızlık olacağı düşünülür. Haksızlık yapıldığında ise haksızlık yapanlarla bir daha oyun oynamama, onları oyundan dışlama gibi yaptırımlar uygulanır. Çocuk, bu sayede haklılık-haksızlık kavramlarının farkına varır. Her oyunda oyuncuların haklılığı ve haksızlığı önemlidir, ancak ödüllü oyunlarda buna daha fazla dikkat edilir” (Tören, 2011: 38-39).Bilye Oyunu sonunda bilyelerini kaybeden çocuğu mızıkçılık yapmaması, ya da mızıkçılık yapmamayı bu süreçte öğrenmesi, kazanmayı, kaybetmeyi, haklılık ve haksızlığı kavratabilecek örneklerdir. “Oyunlar ve kuralları çocuklara haklılık ve haksızlık kavramlarını da öğretmektedir. Çocuklar, oyunda kazanan kişiye verilecek ödülün o oyuncunun hakkı olduğunu bilir ve ödül verilmezse haksızlık yapacağının bilincine varır. Haksızlık yapan oyuncular, oyun dışı bırakılır; bu sayede çocuklar haksızlık yaparlarsa oynayamayacaklarının farkına varır. Örneğin, Aşık-Bilye oyunlarında karşıdaki oyuncunun oyun araçlarını üten oyunculara bu araçlar verilmezse haksızlık yapılmış olunur ve çocuklar bir daha o oyuncularla oyun oynamazlar” (Gürbüz, 2017: 583). Burada vurgulanan kazanma ve kaybetmenin, çocuğun gelişiminde paylaşımı pekiştirdiği ve deneyimlediği bir süreç olduğu da söylenebilir.
Bilye Oyunu’nda temel gereç olan bilyenin diğer çocuklarla paylaşılması ya da ortak kullanılması söz konusudur. “Bazı oyunlarda çocuklar arasında bir paylaşım söz konusudur. Çocuklar oyun oynarken oyuncaklarını paylaşmayı öğrenirler. Bu da onlarda paylaşımcılık özelliğinin gelişmesini sağlar. Çocuk paylaştıkça bencillikten uzaklaşır. Bu da oyunların, çocukların karakter özelliğini etkilediği sonucunu çıkarır. Bazı oyunlarda çocuklar, oyuncaklarını paylaşırlar” (Tören, 2011: 41-42). Bilye, gibi ütmeli oyunlarda ise oyun araç ve gereçlerini kaybettiklerinde zorunlu olarak paylaşacaklarını bilir ve ona göre oyunlarını oynarlar (Gürbüz, 2017: 598). Bir çocuk bütün bilyelere tek başına sahip olabilir ama onları paylaşmadan bu oyunu oynaması mümkün değildir.
KAYNAKLAR
And, Metin (2012). Oyun ve Bügü- Türk Kültüründe Oyun Kavramı. İstanbul: YKY.
Bayraktar, Mehmet. (1994). Anam Babam Erzincan. Ankara: Aydoğdu Ofset.
Çolak, Mehmet. (2015). Adana Geleneksel Çocuk Oyunları. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Niğde: Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Demircioğlu, Yusuf Ziya. (1934). Anadolu'da Eski Çocuk Oyunları. İstanbul: Milli Mecmua Matbaası.
Doğan, Abdullah. (2010). Geleneksel Mahallı̇ Çocuk Oyunları Malatya İlı̇ Battalgazı̇ İlçesı̇ Örneğı̇. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Niğde: Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Gürbüz, Duru Özden. (2017). Yapısal ve İşlevsel Açıdan Afyonkarahisar Çocuk Oyunları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Karğın, Dilek. (2018). Şanlıurfa İli ve Çevresi Çocuk Oyunları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ardahan: Ardahan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kayar, Pınar. (2008). Van’ın Geleneksel Çocuk Oyunları ve Bu Oyunların Eğitsel Yönden İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kumrular, Özlem. (2011). “Mizyon Yüklü Gezginler ve 16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’na Dair İstihbarat Toplama Konusundaki Rolleri.” Halil İnalcık Armağanı II, İstanbul: DOĞUBATI Yayınları, 102-115.
Onur Bekir, Güney Neslihan. (2002). Türkiye’de Çocuk Oyunları: Derlemeler. Ankara Üniversitesi Çocuk Yayınları Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları.
Özdamar, F. (2022). “Şambayadı Köyünde Derlenen Oyun Tekerlemeleri ve Çocuk Oyunlarının İşlevleri”. Folklor Akademi Dergisi. 5 (1), 114 – 140.
Özdemir, Büşra. (2022a). Adana İli Pozantı İlçesi Çocuk Folkloru Ürünleri Üzerine Derleme ve İncelemeler. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Eskişehir: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Özdemir, Nebi. (2006a). Türk Çocuk Oyunları. Cilt 1. Ankara: Akçağ Yayınları.
Özdemir, Nebi. (2006b). Türk Çocuk Oyunları. Cilt 2. Ankara: Akçağ Yayınları.
Özdemir, Tuğçe. (2022b). Eskişehir Çocuk Folkloru. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Özen, Kutlu. (1976). “Sivas ve Çevresinde Çocuk Oyunları VII: B. Bilye Oyunları”. Sivas Folkloru, (47), 18-21.
Özhan, Mevlüt. (1997). Türkiye’de Çocuk Oyunları Kültürü. Ankara: Feryal Matbaası.
Şarman, Aliye Selnur. (2015). Seferihisar Geleneksel Çocuk Oyunları ve Oyuncakları Üzerine Bir İnceleme. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Tan, Nail (1990). “Çocukluğumun Oyunları.” Milli Eğitim. (93), 12-17.
Tokuz, Gonca. (2011). Gazı̇antep Çocuk Oyunları Üzerı̇ne Halk Bı̇lı̇msel Bı̇r İnceleme. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep: Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Tören, Arzu. (2011). Erzincan’dan Derlenen Çocuk Oyunlarının Çocuk Eğitimdeki Yeri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzincan: Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Uysal, Şeyma (1997). Çocuk İsimleri ve Oyunları. Konya: Uysal Kitabevi, 2. Baskı.
Yılmaz, Fatih Mehmet. (2013). Isparta Çocuk Oyunları. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Yılmaz, Leyla. (2017). Ardahan’da Oyun ve Oyuncak. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ardahan: Ardahan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
MADDE YAZARI
Doç. Dr. Pınar Fedakar
ISBN
978-625-99966-0-8