İletişim
Writer

Doç. Dr. MEHMET GÜL

Atlı CiritÇevir

At, Türk tarihinde önemli bir figürdür. Göçebe yaşam tarzına sahip olan Türkler bu yaşam tarzında kendilerinin en büyük yardımcısı ya da yoldaşı olarak at’ı görmüşlerdir. Tek heceli ve öz Türkçe bir kelime olan at (Baykara, 2009: 27) “binme, yük çekme, yarış, spor veya taşıma gibi hizmetlerde kullanılan tek tırnaklı ve omurgalı bir hayvandır” (Çınar, 1995: 10). Sosyal yaşam içerisinde yer alan birçok alanda at’ın varlığına rastlanılmaktadır. At, Türkler için en başta bir ulaşım vasıtası olarak kullanılmıştır (Baykara, 2005: 9). Sonrasında ise gerek savaş alanındaki kullanımıyla gerekse etinden, sütünden ve derisinden istifade edilmesiyle Türklerin hem hayatını kolaylaştıran hem de bu hayatın devamlılığını sağlayan bir öğeye dönüşmüştür (Baykara, 2005: 12; Emiroğlu ve Yüksel, 2009: 45; Gülensoy, 2011: 24; Kafesoğlu, 2010: 44; Ögel, 1985: 18; Sümer, 1983: 5). Bu durum sosyal ve kültürel hayatın bir parçası olan sporda da görülmektedir. At’la yapılan birçok spor türünün varlığı bu durumun ispatı olarak görülmektedir. Bu sporlardan biri de Atlı Cirit’tir. Atlı Cirit sporunun Türk tarihindeki yeri ile ilgili farklı bilim adamları tarafından çeşitli yaklaşımlar sergilenmiştir. Bir takım bilim adamları bu sporun ilk olarak Büyük Selçuklular'da oynandığını sonraları Memlüklüler ve Osmanlılarda devam ettiğini ifade ederken (Kahraman, 1995: 11; Ögel, 1985: 5; Caferoğlu, 1972: 170) bazı bilim adamları ise bu sporun Balkanlarda kurulan Türk devletlerince ilk olarak icra edildiğini söylemektedirler. Diğer bir yaklaşımda ise bu sporun Türk tarihinin dönüm noktası olan Ergenekon Destanı ile başladığı iddia edilmektedir (Güleç 1996: 16; Bayraktar 2012: 237). Tarihsel köken olarak atlı cirit sporu ile ilgili farklı yaklaşımlar sergilense de atlı cirit sporunun özellikle Osmanlı Devleti’nde önemli bir spor olarak icra edildiği görülmektedir. Osmanlılarda bu spor askeri sınıftan oluşan bölükler arasında sıklıkla oynanmaktaydı. Osmanlı at binicileri olarak bilinen Cündiler arasında oynanan bu oyun hem savaşa hazırlık hem askerin moral ve motivasyonunu artırmak amacıyla icra edilmekteydi. Cündi birliklerinden oluşan Lahanacı ve Bamyacı olarak bilinen iki alay arasında gerçekleşen bu oyun oynandığı dönemde büyük ilgi görmekteydi. Lahanacıların harem ağalarının kara olmasından kaynaklı olarak bu adı aldığı aynı şekilde Ak ağalar olarak bilinen alayın ise Bamyacılar olarak adlandırıldığı ifade edilmektedir (Kahraman, 1995: 502; Evliya Çelebi, 2001: 102). Günümüze gelindiğinde Atlı cirit sporunun Geleneksel Atlı Sporlar Federasyonu bünyesinde gerek özel (Kara Cirit) gerekse resmi müsabaka şeklinde (Kurallı Cirit) icra edildiği görülmektedir.

Atlı cirit sporu bir takım sporu olarak yapılmaktadır. Bu spor yedişer kişilik iki takımın karşılıklı olarak oynandığı bir oyundur. Oyunda kullanılan materyal “cirit”dir. Etimolojik açıdan Arapça kökenli olan ve “hurma ağacının soyulmuş dalı” (Halıcı, 1993: 11) anlamına gelen “cirit”e “sopa” da denilmektedir (Sümer, 1983: 8). Ciritbâz olarak da isimlendirilen sporcunun kullandığı ciridin çapı ortalama 2,5 cm, uzunluğu ise 100 cm civarındadır. Cirit, kullanıcısının tarz ve arzusu ekseninde farklı görsel malzemeyle donatılma özgürlük ve ayrıcalığına da sahiptir. Cirit, spor aracı olarak kullanıcıları tarafından işlenmekte ve sanatsal bir görsellik de kazanmaktadır. Bununla birlikte sporcular gömlek, yelek, pantolon, çizme ve kasktan oluşan kıyafetleri giyer. Aynı şekilde cirit atlarına ise başlık ve eğer takılır.

Ciritbâz tarafından cirit atında aranan temel özellikler ise atın boyun kırma talimlerinin iyi yapılmış olması, manevra kabiliyeti ve zamanla müziğe alışmış olmasıdır. Müziğe alışan cirit atının ritimle içinin kıpırdaması ve oyun esnasında heyecan ve isteğini kaybetmemesi gerekir. Boyun kırma işlemlerinin iyi yapılması atın manevra kabiliyetini etkileyen bir özelliktir ki dörtnala giderken ciridin atılması sonrasında atın aniden manevra yaparak geriye doğru dönmesi ve tekrar dörtnala koşması gerekebilir. Ancak cirit atlarının çoğunluğunun ıskartaya çıkan yarış atları olması nedeniyle istenilen bu özelliklerin tamamı bir atta bulunmamakta veya olgunluğa erişene kadar eğitilmediklerinden dolayı atların bazı özellikleri istenilen düzeylere ulaşamamaktadır. Ayrıca atın sağrı yüksekliği gibi tamamen ciritbâzın şahsî tercihlerine bağlı özellikler taşıması da gerekmektedir.

Anadolu-Türk menşeli olduğu da iddia edilen (Çiftçi, 2011: 99) cirit sporunun icra edilebilmesi noktasında gerekli olan bir diğer önemli öge ise sahadır. Oyunun icra edildiği saha 140x40 metre ölçülerine sahip yumuşak toprak zeminde oynanır. Sahanın her iki kısa kenarında 7 metre genişliğinde alay durakları ve hemen önlerinde ise 5 metre genişliğinde yasak alanlar bulunmaktadır. Yasak alanda orta çizgiye doğru uzanan 7 metrelik kesik çizgilerle gösterilen alanlar ise atış alanları olarak tanımlanmaktadır.

Atlı cirit müsabıklarında her takım yedişer erkek oyuncudan oluşmaktadır. Seyirciyi selamlayarak oyun sahasına çıkan takımlar kendi duraklarında sıralanırlar. Saha seçimi ve ilk hücum hakkı için hakem tarafından kura çekimi yapılır ve takımlar alay duraklarındaki yerlerine geçerler. Hakemin işareti ile ilk hücum hakkını elde eden takımdan bir oyuncu rakip takımın atış sahasına kadar gider rakip takımdan bir oyucunun adını yada forma numarasını söyleyerek ciridini ona doğru fırlatır ve kendi alay durağına döner. Adı ya da forma numarası söylenen oyuncu kendi alay durağında çıkarak atış sahasında elindeki ciridi rakibine fırlatır. Aynı şekilde bu sporcuya karşılıklı da rakip takımın bir oyuncusu elindeki ciridi rakibine fırlatır ve oyun bu şekilde belirtilen süre zarfında devam eder. Atılan ciritler rakibin gövdesine isabet ettirirse puan kazandırır. Bunun yanı sıra hiçbir spor türünde görülmeyen rakibini affetme davranış olarak da tanımlanan rakibinin atına çok yaklaşıp, rakibinin önünü kesip atıyormuş gibi ciridini göstererek atmayan ve "bağışlama” yapan sporcu da puan kazanır. Bununla birlikte atılan ciridi havada yakalayan sporcu da yakaladığı yere göre çeşitli puanlar kazanır. Rakip takımın alay durağına girmek, oyun sırasında attan inmek veya sporcunun ciridini elinden düşürmesi yasaktır. Bunlar olduğu taktirde takımın ceza puanı almasına neden olur.

Oynanış tarzı ana hatlarıyla yukarda anlatıldığı gibi olan cirit Osmanlıların Balkanlar istikametinde girişilen seferleri sırasında Edirne’de, Anadolu tarafındaki askerî hareketliliklerde ise Sivas ve Konya gibi menzil durak noktalarında askerlerce icra edilirdi (Kahraman, 1995: 201). Bugün de bazı Anadolu vilayetlerinde (Erzincan, Erzurum, İstanbul, Sivas, Uşak), özellikle de köylerde bayram ve düğün merasimleriyle Cuma veya Bayram namazlarından sonra oynanmaktadır (Bozkurt, 2010: 19). Özel turnuvalar haricinde resmi müsabaka olarak da icra edilen atlı cirit ulusal lig müsabakaları ve gösteri mahiyetinde uluslararası müsabakalar olarak da icra edilmektedir.

KAYNAKLAR

Baykara, Tuncer. (2005). Türk Kültürü. İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık.

Baykara, Tuncer. (2009). Türk Kültür Tarihine Bakışlar. İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık.

Bayraktar, Gökhan. (2012). Türk Kültüründe Atlı Sporlar, II. Uluslararası Herkes için Spor Kongresi. Antalya

Bozkurt, Süleyman. (2010). Kayseri Yöresinde At Kültürü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Erciyes Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Kayseri.

Caferoğlu, Ahmet. (1972), Türklerde Av Kültürü ve Müessesi. VII. Türk Tarih Kongresi, Ankara: TTK Yayınları. 170

Çiftçi, Selcan. (2011). Uşak’ta Atlı Cirit Sporu ve Cirit Kültürü. Millî Folklor. 23(89): 99

Çınar, Ali Abbas. (1995). Türklerde At ve Atçılık. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Emiroğlu, Kudret ve Yüksel, Ahmet. (2009). Yoldaşımız At. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Evliya, Çelebi (2001), Evliya Çelebi Seyahatnamesi Cilt 4. (R. Dankoff ve S. A. Kahraman, Çev.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Halıcı, Feyzi. (1993). Cirit. İstanbul: DİA. Güleç, E., (1998), “Türk Cirit Atı”, Ankara

Gülensoy, Tuncer. (2011). Barbar Türkler. Ankara: Akçağ Yayınları.

Kafesoğlu, İbrahim. (2010). Türk Milli Kültürü. İstanbul: Ötüken Yayınları.

Kahraman, Atıf. (1995). Osmanlı Devleti’nde Spor. Ankara: Kültür Bakanlığı.

Ögel, Bahaeddin. (1985). Türk Kültür Tarihine Giriş. C. I-II-III-IV-V-VI-VII-VIII). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı

Sümer, Faruk. (1983). Türklerde Atçılık ve Binicilik. İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı.

MADDE YAZARI

Doç. Dr. MEHMET GÜL

ISBN

978-625-99966-0-8