İletişim
Writer

Doç. Dr. Kübra Yıldız Altın

Düdüklü OyunÇevir

Düdüklü Oyun, Anadolu’nun bazı yörelerinde Düdük Oyunu veya Düdük Kimde gibi adlarla bilinmektedir. Düdük, ses çıkaran geleneksel bir çocuk oyuncağıdır. Literatürde çocuk çalgısı biçiminde de geçmekte olup üflemeli çalgılar arasında sınıflandırılmaktadır (Ahmet Baha, 1932, 1 Teşrinisani: 3; And, 2012: 139; Bayar Çelebi, 2007: 241; Özdemir, 1997: 632; Şarman, 2015: 67).

Düdük, 11. yüzyıldan beri yazılı kaynaklarda geçmektedir. Kaşgarlı Mahmut Dîvânü Lugâti’t-Türk’te “borguy” kelimesini geçirir ve “üflenerek öttürülen boru” anlamındadır. Aynı Sözlükte “ötrüldi. sıbızgu ötrüldi: Düdük [başka bir şey de olabilir] öttürüldü. ötrülür, ötrülmek.” ifadeleri yer almaktadır (Kaşgarlı Mahmut, 1985: 241; Kaşgarlı Mahmut, 2005: 381, 486). İbnü-Mühennâ Lûgati’nde düdük için “sıbızgı” karşılığı verilmektedir (Aptullah Battal, 1934: 60). Dede Korkut Kitabı’nda da hem benzetme hem de oyun aracı olarak düdük kelimesine rastlanmaktadır (Özdemir, 2006: 63-66).

Anadolu’nun bazı bölgelerinde çocukların söğüt dalından yaptıkları Düdüklere Zinbon veya Zimbon denildiği bilinmektedir. Suriye taraflarında bu tarz düdükler çok eski zamanlardan beri Zimponah şeklinde isimlendirilmiştir. İtalya’da da kaval benzeri bu düdüklere aynı isimlendirme yapılmıştır. Literatürde Zimbon ile ilgili “Zimbon veya Zimpon için düdük, küçük boru”; “Zimbon veya Çimbon, kalem boyunda bir düdük”; “Zombon için ağaç, buğday sapı, kamış gibi malzemelerden yapılan düdük” şeklinde farklı söyleyişlere rastlamak mümkündür. Benzer bir söyleyişle Safranbolu’da bu biçimdeki düdüklere Zibzibi, Zipzi, Zipçi denildiği kaydedilmiştir. Zipçi, ağaç kabuğundan yapılan bir düdük çeşididir. Bu çalgının Sipsi ile aynı olduğu düşünülmektedir (Yıldız Altın, 2021: 71). Safranbolu ve havalisinde Zibzibi adı verilen bu çalgı, Türkistan sahasında kavala verdikleri Sibizgi adına çok yakın bir anlamda yaşamaya devam etmektedir. Macarlar arasında düdüğe Sip denilmekte olup tarihi bir düdük “Torok sip”, Türk düdüğü şeklinde isimlendirilmektedir (Ahmet Baha, 1932, 4 Teşrinevvel: 3). Ahmet Baha’nın (1932, 1 Teşrinisani: 3) aktardığına göre Biz-bilik, Zip-bilik ile Boru, Safranbolu’daki Zibzibi ile aynıdır. Bu ise eski Türkçede Düdük anlamında kullanılan Sip sözcüğünden gelmedir. Aynı şekilde Sipsi ismi, Anadolu’da yaygın biçimde kullanılmaktadır. Sipsi için “1. Ağaç dallarından yapılan düdük; 2. Zurnanın dudaklara gelen kamış bölümü; 3. Gemici düdüğü.” karşılıkları verilmektedir (Yüksel, Deligöz ve Deligöz, 2004: 293).

Düdüğün Anadolu’da farklı çeşitleri bulunmaktadır. Örneğin, Kaval Düdük, üflemeli bir çalgı olup bu düdükte üstte 7 ve altta 1 adet delik bulunur. Kambak Düdük, Ankara’da ağaç kabuklarına kambak denilmesinden dolayı bu adı almıştır. Çocuklar iki kambağın arasına söğüt veya kavak yaprakları koyup bunları iple sıkıca bağlarlar. Kambakların arası üflendiğinde ses çıkar. Diğer bir üflemeli çalgı Borazandır. Kavlatılan kalın söğüt sürgünlerinin üzerine birbirine paralel ve meyilli olan çizgiler çizilir. Meydana gelen kıvrık kabuklar böylece iç içe geçerek bir borazan oluşturur. Borazanın uç kısmına küçük bir soymuk düdük takılarak alet yapılmış olur. Ancak Borazan oyun aracı olarak değil sürüler otlatılırken haberleşme/iletişim aracıyla kullanılmaktadır (Özdemir, 1997: 632).

Ses çıkaran her tür eğlence araçları ile oyuncakların sektör halinde ilk yapım ve satımı İstanbul’un Eyüp semtinde başladığı bilinmektedir. Semtte hizmet veren oyuncakçılar çarsısında teneke zilli tefler, davullar, darbukalar, kaynana zırıltıları ve düdükler gibi çeşitli ses çıkaran aletler yapılmıştır. Evliya Çelebi de Seyahatnâme’de Eyüp’teki oyuncak yapımcılığından bahsetmiştir (Bayar Çelebi, 2007: 234).

Düdüklü Oyununda temel oyun aracı, çocukların kendilerinin yaptıkları ve ses çıkarmaya yarayan düdüktür. Düdüğün birkaç çeşidi bulunmaktadır: Sipsi, Boru, Soymuk Düdük, Kambak Düdük, Kaval Düdük, Borazan, Düdüklü Testi, Çimen Düdüğü gibi (Özdemir, 1997: 630-632; Şarman, 2015: 67-68).

Anadolu’nun birçok yerinde çocukların söğüt dalından yaptıkları oyuncak düdüklere Zimbon denilmektedir. Aynı düdüğe Erzincan’da Çüçük; Bartın ile Safranbolu ve civarında Çukçuk veya Çükçük denilmektedir. Aynı şekilde yapılan bu düdük, Bartın çevresi ile Safranbolu ve civarında da bilinmekte olup Çukçuk veya Çükçük şeklinde isimlendirilmektedir. Ayrıca bazı yörelerde zurnanın üst kısmına Cukcuk denildiği bilinmektedir (Okan, 2001: 36). Edremit’te aynı çocuk çalgısına Cik Cik denildiği kaydedilmiştir. Erzurum, Tercan’da çocuk düdüklerine Düllük denilmektedir. Safranbolu köylerinde çocukların yaptığı ses çıkaran aletlere Boru ve Düdük denilir. Boru için ağaç kabuğundan yapılan bir zar konulur ve bu zar, boru sesini verir. Erzurum, Samsun ve İzmir’de bu düdüklere Zinbon veya Zimbon denilmektedir. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde düdük şu terimlerle kullanılmaktadır: Bizbıldık, Bizbilik, Çambuna, Çıpçığ, Çukçuk, Cukcuk, Cik Cik, Cüle, Cücük, Cücü, Çüçük, Çükçük, Dığlı, Dilli, Dilli Damak, Dilli Düdük, Düllü Düdük, Düllük, Düllek, Düdeyh, Düllüce, Fırfırık, Firfilik, Fırfırına, Fışkırık, Fıykırık, Fifik, Fittik, Hodak, Hotdak, Hottu, Hottuk, Hort Hort, Hotat, Huuddi, Hübbük, Hödünük, Höppü, Hüs, Hüssük, Hüttük, Öttüreç, Pipiç, Pöğrek, Kalak, Sepsi, Silik, Sipsi, Simsi, Sivsi Boru, Süpsübü, Süsük, Sütlük, Şundurgu, Şüdürgü, Zimbon, Zipçi (Ahmet Baha, 1932, 4 Teşrinevvel: 3; And, 2012: 139; Güngör, 2016: 554-1018; Koçak 2004: 16; Yıldız Altın, 2021: 70-71).

Düdük, çobanlar tarafından iletişim aracı olarak kullanılmıştır. Çocuklar ve gençler arasında da eğlence ve oyun aracı işlevi üstlenir. Düdük, onu yapabilecek ve çalabilecek her yaştaki çocuk ve genç tarafından kullanılabilmektedir.

Düdük, Anadolu’nun farklı bölgelerinde buğday sapı, söğüt ağacı, ceviz ağacı, fındık ağacı, kızılağaç (yaykin ağacı) veya diğer müsait bitki ve ağaçlardan yapılmaktadır. Ancak, söğüt dalından veya çeşitli bitkilerden düdük yapmanın belirli bir zamanı vardır. Düdük yapımı için ağaçlara suyun geldiği ilkbahar aylarının beklenmesi gerekmektedir. Bu biçimde düdük yapım işine Düdük Çıkarma (Onur ve Güney, 2002: 68), bazı yörelerde ise Zipzop (Güngör, 2016: 1018) gibi isimler verildiği bilinmektedir. Örneğin, Safranbolu’da ilkbaharda ağaçlara su yürüdüğü günlerde, sığır ve davar çobanlarının söğüt ve ceviz ağaçlarından düdük, boru ve zurna yaptıkları bilinmektedir. Bu yörede Borunun yapılışı şu şekildedir: 3 veya 4 santimetre uzunluğunda bir söğüt veya ceviz dalı kesilir. Bunun bir ucundan başlanarak döngüsel çizgilerle kabuk, odun kısmına kadar çizilir. Ardından bıçak sapı veya pürüzsüz bir sopa ile dala, boydan boya hafif darbelerle ve kabuğu zedelemeden vurulur; uçtan parmaklar yardımıyla kabuk özenle sıyırtılmaya başlanır. Böylece baş parmak yardımıyla kabuk, sopasından ayrılmış olur. Bu aşamadan sonra ağaç, ince tarafından başlanarak, kenarları hafifçe üst üste gelmek üzere burulur ve bir boru yapılmış olur. Ancak, bu şekilde hazırlanan bir boru ses vermez. Sesin gelmesi için borunun ucuna Zibzibi adı verilen bir alet takmak gerekir. Aslında Borunun buradaki işlevi, Zibzibinin sesini kalınlaştırmak ve çoğaltmak içindir (Ahmet Baha, 1932, 11 Teşrinevvel: 3; Özdemir, 1997: 632; Tokuz, 2011: 73; Yıldız Altın, 2021: 70).

Zibzibinin yapılışı ise şu şekildedir: Zibzibi, borunun büyüklük veya küçüklüğüne göre büyük veya küçük, kalın veya ince olmak üzere borunun ucundaki deliğe tamamen girebilecek şekilde yapılır. Bunun için yaklaşık bir kurşun kalem kalınlığından daha ince bir ceviz veya söğüt filizi alınır. Çubukların iki budak arasındaki kısmı ince tarafından kesilir. Çubuğun ucunun, iki parmak eninde gerisinden daha ziyade uçtan itibaren birinci budağın uç tarafından kabuk dikkatli bir şekilde çepeçevre çizilir. Bıçak yardımıyla kabuk, çubuğun kopma tehlikesi sebebiyle ağaç kısmına kadar kesilir. Çubuğa bıçak sapı veya pürüzsüz ve ince bir değnekle hafif hafif vurulur. Bu iş, kabuğu yüksük halinde çubuğundan kolaylıkla çıkarabilmek için yapılır. Kabuğun ağacından ayrıldığı uç taraf kesildiği yerden anlaşılır. Ona göre iki parmakla hafifçe burarak kabuk çubuğundan çıkarılır. Bu yüksük çıkarıldığı gibi tekrar çubuğuna takılır ve hemen ortasına yakın bir yerinden ucuna doğru kabuğun kalınlığının yarısına kadar çepeçevre bıçakla hafif hafif soyulur. Bunda kabuğu tamamen kesmemek için dikkat etmek lâzımdır. Zibzibi yapımının en ince yeri burasıdır. Bu iş tamamlanınca yüksük, çubuğundan çıkarılır. Ardından çubuk, ortasından uzunlamasına yarılır; yüksük çubuğa dikey olacak şekilde ve soyulan bölümün yarım santim kadar kısmı diğer taraftan çıkacak şekilde yarığa sokulur ve çubuğun ucundan tutularak yarık sıkılır. Sonra, yüksüğün dışarı çıkan kısmı keskin bir bıçakla yukarıdan aşağıya doğru kesilir. Buna, Zibzibiyi sünnet etme işi denilir. Bu aşamadan sonra yüksük olarak isimlendirilen kabuk, Zibzibi adıyla anılmaktadır. Soyulan ve kesilen tarafından ağıza alınan Zibzibi, dudak, dil ve dişlerle hafifçe yumuşatılarak dudağa yapıştırdıktan sonra üflenirse ince bir ses verir. Zibzibi, borunun ucuna takılıp öttürülünce borunun büyüklüğüne göre iki ve üç kilometreye kadar ses verebilir (Ahmet Baha, 1932, 11 Teşrinevvel: 3; Ahmet Baha, 1932, 18 Teşrinevvel: 3; Ahmet Baha, 1932, 1 Teşrinisani: 3).

Sipsi adı verilen üflemeli çalgılar, ağaç dallarından yapılan düdüklerdir. Çocuklar, ilkbaharda ceviz veya dut ağaçlarının şahlarından çakı yardımıyla keserek bunların kabuklarını çıkarıp Sipsi denilen Düdük yaparlar. Ağaca yapışık olan kabuk kolaylıkla çıkmadığından bir bıçak, çakı veya taşla sipsi yapılacak ağacın etrafına vurulur. Böylece kabuk çıkarılır ve düdük tamamlanmış olur (Bayar Çelebi, 2007: 241; Özdemir, 1997: 630).

Çocuklar bu oyuncağı hazırlarken çok eğlenirler; heyecanlı ve meraklı bir şekilde çalışırlar (And, 2012: 139). Oyuncağın hazırlık süreci, oynanışı kadar eğlencelidir. Oynanışında yapılan düdük, üflenerek ses çıkarır ve böylece çocuklar için bir eğlence aracına dönüşür.

Düdük, Anadolu’da “iletişim” ve “eğlence, oyun” aracı olmak üzere iki farklı amaçla kullanılmaktadır. Yetişkinlerin özellikle çobanların hayvanlarını güderken iletişim amacıyla kullandıkları düdük, çocuklar arasında eğlence aracına dönüşmüş üflemeli bir çalgı durumundadır.

Düdük, hem kendi başına bir oyun aracı olmakta hem de oyunlar içinde eğlence aracı olarak işlev üstlenmektedir. Düdük, “6-10 yaş arasında erkek çocukların tek başına veya arkadaşlarıyla oynadıkları bir oyun aracıdır. Açık alanda veya kırda oynanır. Çocuklar kendi kendilerine düdük yaparak eğlendiği gibi aralarında en güzel düdüğü kimin yapacağı hususunda yarışırlar. En güzel düdüğü yapan veya en güzel ses çıkaran düdüğün sahibi kazanır. İlkbahar aylarında, ağaçların dallarına su yürüdüğünde oynarlar. Genelde ceviz veya söğüt dallarından yapılır. Küçük çocuklar için büyükler yapar veya küçük çocuklara yardım ederler. Düdük şehir merkezinde soğan zambutuyla da yapılmaktadır. Çocukların zerdali çekirdeğinden düdük yaptıkları da tespit edilmiştir. Zerdali çekirdeğinin ortasına her iki taraftan birer delik açılır, içinden çekirdeği çıkartılır. Üfleyince düdük gibi ses çıkarır. Çocukların çarşıda satılan kamış ağacından düdüklerle kimin en güzel çalacağı hususunda yarıştıkları da tespit edilmiştir. Ayrıca, harratların yaptıkları kamış düdükler, kavallar ile çömlekçilerin yaptıkları çeşitli oyuncak düdüklere de rastlanmaktadır. Düdüklerin yerini sonraki yıllarda ise kaval ve flütler almıştır” (Tokuz, 2011: 349-367).

Düdüğün temel oyun aracı olarak oynandığı oyunlardan biri Düdüklü Oyundur. Düdüklü Oyun için oyuncular arasından bir ebe seçilir. İpi uzun olan bir düdük, ebenin boynuna geçirilip arkasına bırakılır. Ebe, çocuklara sırtını döner ve gözlerini kapatır. Ebenin arkasında bulunan çocuklardan biri ebenin arkasına gelerek düdüğü öttürür ve arkadaşlarının yanına döner. Daha sonra ebe, yüzünü arkadaşlarına dönüp düdüğü öttüren arkadaşını bulmaya çalışır. Ebenin üç tahminde bulunma hakkı vardır. Ebenin doğru tahmin ettiği çocuk yeni oyunun ebesi olur. Aksi halde eski ebenin ebeliği yeni oyunda da devem eder (Özdemir, 1997: 632).

Anadolu’nun bazı yörelerinde gençler arasında oynanan Düdüklü Oyun, Düdük Kimde oyunu olarak bilinmektedir. Bu, oyunu bilmeyen oyuncuların üstlendiği saklama-bulma hareketinin öne çıktığı oyunlardandır. Düdük Kimde, oyunun kurallarını bilmeyen oyuncuyu kandırmaya yönelik olarak kurgulanan bir oyundur (Tokuz, 2011: 76). Gümüşhane’de düğünlerde ve kışın köy odalarında oynanan bir oyundur. Oyunda oyunu bilmeyen bir kişinin sırtına düdük asılır. Düdük, etrafa halkalanmış oyuncular arasında aranır. Oyunun oynanışı şu şekildedir: Oyunu bilmeyen bir kişiye kalın bir kaban giydirilir ve bu kişi oyun halkasının içine alınır. Kabanın arkasına bir düdük ipe bağlanarak iğnelenir. Diğer oyuncular, kaban giydirilen kişinin etrafında dar bir halka oluştururlar. Oyundaki kaban giyen kişi düdüğün arkasında asılı olduğunu bilmemektedir. Bu aşamadan sonra ise oyun, düdüğü kimin öttürdüğü aranarak oynanır (URL-1).

Gaziantep yöresinde Düdük Kimde oyunu, “genellikle yaşları 8-16 arasında olan erkek çocuklar tarafından oynanan oyunlardandır. Kapalı alanda veya ev içinde oynanır. Bu oyunun icrası için bir düdük ve 1-1,5 metre uzunluğunda ip gereklidir. Oyun rolünün dağıtımında grup içinden oyunu bilmeyen bir gönüllü, bir de oyunu bilen bir ebe seçilir. Oyunun temel hareketi şakadır. Oyuncular daire şeklinde yere otururlar. Gönüllü oyuncu odadan çıkartılır. Oyunu bilmeyenlere oyun kısaca açıklanır. Ebe, bir ipe bağlanmış düdüğü arka taraftan beline bağlar. Gönüllü oyuncu içeri çağrılır. Ebe, yüzü oyuncuya; arkası ise oyunculara dönük durur. Oyunculardan ebeye en yakın olan düdüğü çalar. Ebe, “Düdük kimde?” diye sorar. Gönüllü oyuncu düdük sesinin geldiği tarafa yönelince, bu kez başka bir oyuncu düdüğü çalar. Bu esnada oturan çocuklar gönüllü oyuncunun dikkatini dağıtmaya çalışırlar. Oyuncu, düdüğün ebede olduğunu anladığında oyun sona erer. Genelde kış gecelerinde oynanan bir oyundur.” Kazanan veya kaybedenin yer almadığı oyunda oyunu bilmeyen kişi olayı kavrayıncaya kadar oynanır. Düdük Kimde oyunu büyükler ile çocukların ortak oyunlarından olup Anadolu’da yaklaşık olarak elli (50) yıldır oynanan bir oyundur (Tokuz, 2011: 273-274).

Düdüklü Oyun Isparta’da da oynanmaktadır. Bu oyunda acemiler ve saf kişiler gülünç duruma düşürülerek seyirciler eğlenir ve hoşça vakit geçirirler. Oyunun temel aracı düdüktür. İlk olarak oyuncular halka oluştururlar. Oyun ya kura çekilerek ya da gönüllü birinin ortaya geçmesi ile başlar. Bu kişi öne doğru eğilir. Oyunculardan biri düdüğü öttürür ve düdüğü, hemen yanında bulunan ve oyunu bilmeyen/acemi birisine verir. Diğer bir oyuncu “Düdük kimde?” diye sorar. Ortada bulunan ve oyunu bilen oyuncu dönerek düdüğü taşıyanı bulur. Acemi oyuncu, düdüğü başkasına vererek ortaya gelir ve öne eğilir. Bu sırada başka biri düdüğü öttürür ve hemen ortadaki oyuncunun arkasına takar ve “Düdük kimde?” diye sorar. Ortada bulunan ve düdüğün sırtında takılı olduğunu bilmeyen acemi oyuncu düdüğü bulmak için diğer oyuncuların üzerine atılır. Bu arayış ve bulamama hali diğer oyunculara ve seyircilere eğlenceli anlar yaşatır. Bu oyunun diğer bir oynanış varyantı şu şekildedir: Oyunun bir yöneticisi vardır. Oyunu bilmeyenlerden bir takım oluşturulur ve bunlardan birisinin arkasına düdük takılır. Oyunun nasıl oynandığını bilmeyen bu kişi, arkasına takılan düdüğün farkında değildir. Oynayanlardan hepsi bu kişinin arkasına toplanır ve içlerinden biri düdüğü öttürür. “Düdüğü kim öttürdü?” veya “Düdük kimde?” diye sorulur. Bu sırada düdük, soruyu soran kişidedir. Şaşırtmak için “Düdüğü Ahmet öttürdü” veya “Mehmet öttürdü”, derler. Gerçek bu şekilde olmadığı için oyunda gülüşmeler olur. Oyunu yöneten kişi oyunculara gerçeği söylemelerine ilişkin yemin ettirir. Bu, oyunda eğlence ve gülüşmeleri arttırır. Gerçekte düdük soruyu soranda olup düdüğü öttüren de başkalarıdır. Düdüğü taşıyan kişi bunun farkında olmadığı için oyun eğlenceli bir hal alır (Yılmaz, 2013: 268-269).

Düdük her yaş grubu tarafından kullanılabilmekle birlikte 14-17 yaş arasındaki gençler Düdük Kimde oyununu sıklıkla oynamaktadırlar (Tokuz, 2011: 63-64).

Düdük yapılırken düdüğü yapan kişiler tarafından tekerleme söylenmektedir. Tekerlemenin söyleme zamanı düdük yapılacak ağaç dalına/çubuğa bıçakla hafif vurma esnasında gerçekleşir. Bu sırada gevşeyen kabuk için “kuş görmesin” denilerek özden ayrılır. Zonguldak’ta tekerleme şu şekildedir (And, 2012: 131; Özdemir, 1997: 631):

"Gelçık gelçık …

Kendinin …

Bir kılçı

Dağlara taşlara su yürüdü

Sana niçin yürümemiş

Gelçık gelçık …"

Ağaçların sürgünlerinden yapılan başka bir düdüğe de Soymuk Düdük denilir. Bu düdüğe Ankara’da rastlanır ve tekerlemesi şu şekildedir (Özdemir, 1997: 631-632):

“Kavla düdüğüm kavla

Samanlıkta avla

Kavlamazsa düdüğüm

Hüngür hüngür ağla.”


“Düdük düdük kavla

Sıçan gibi mavla

Kavla da bağrışalım

Damdan dama aşalım.”

Sipsi yapılırken de tekerleme söylendiği bilinmektedir. Taze ceviz veya dut ağaçlarının küçük dalları çakıyla kesildikten sonra çakı sapı vurularak dalların kabukları çıkarılır. Ağaca yapışık olan kabuk kolaylıkla çıkmadığı için çocuklar arasında bir inanış gelişmiştir. İnanışa göre “Sipsi, musiki yapacaktır ve bu alet, bir musiki dinlerse ağacı terk edecektir.” Bu nedenle şu tekerleme söylenir (And, 2012: 131; Özdemir, 1997: 630):

“Sipsim haydi çık, çık.

Yılanlar, çiyanlar çıktı sen de çık.

Yavrular öttü, çiçekler açtı haydi çık.”

Adapazarı çevresinden derlenen bir tekerlemede düdük şu şekilde geçmektedir (Özdemir, 2006: 316):

“Amin dedik Dilli düdük

Bunu bulduk

Bunu yedik.

Daha olsa Daha yerdik.”

Çocuk şarkılarında düdük adının sıklıkla geçtiği görülmektedir. Örneğin, bir Macar çocuk şarkısının sözleri şu şekildedir (And, 2012: 49):

“Leylek [ya da atmaca vb.] bacağına ne oldu?

Bir Türk [ya da Rus vb.] çocuğu yaraladı.

Bir Macar çocuğu iyi etti.

Bir düdük, bir davul ve sazdan bir kemanla.”

Düdük, bilmecelere de konu olmaktadır. Cevabı düdük olan bir bilmece şu şekildedir: “Sesi var, canı yok. Bu nedir? (Düdük)” (İlden, 2013: 286).

Düdük kendi başına çalgı olarak oynandığında kazanan, kaybeden veya ebe rolü bulunmamaktadır. Çocuklar arasında oyun olarak icra edilmekte olup düdüğün yapılış aşamasında ve yapıldıktan sonra çıkardığı sesle eğlendirici bir araç olarak kullanılmaktadır. Düdüğün temel oyun aracı olduğu Düdüklü Oyunda, ebenin doğru tahmin edip etmemesine göre kazanan ve kaybeden belirlenir.

Düdük, Anadolu’nun hemen her bölgesinde yapılabilen, çalınabilen, icra edilebilen ve bilinen bir araçtır. Bununla birlikte Düdük, sadece Anadolu’da değil Türk kültür coğrafyasında da bilinen bir oyun ve eğlence aracıdır. Örneğin, Azerbaycan’da ilkbaharda söğüt ağaçlarından düdük yapılır. Azerbaycan’da da düdük kelimesi kullanılmakta olup söğüt ağacının koparılan bir dalı istenilen boyutta kesilir. Ardından içerisindeki sert kısmı çıkarılır ve dıştaki kabuk kısmına delik açılarak düdük yapımı tamamlanır. Burada bir başka üflemeli oyuncak ise kavaldır. Azerbaycan’da kaval için Balaman kelimesi kullanılmaktadır. Malzemesi ise kargı olan bir tür düdüktür. Henüz yeşil haldeyken kargılar toplanır ve üst kısmı kesilir. Kamışın boğumlu yerlerinden delikler açıldıktan sonra kaval sonlandırılır (Bayar Çelebi, 2007: 241).

Düdük adlı oyuncak çoğunlukla çocukların kendileri tarafından yapıldığı için oyuncağın çocuklarda el ve göz koordinasyonunu geliştirici ve el becerisini arttırıcı bir işlevi vardır. 0-2 yaş grubu bebekler ve 2-6 yaş grubu çocuklar için Düdük, bilişsel ve motor gelişime katkı sağlayan bir araç olarak kullanılmaktadır. Düdüğün temel oyun aracı olduğu Düdüklü Oyundaki saklama-bulma hareketine bağlı olarak düdük sesinin geldiği tarafın tahmin edilmeye çalışılması çocuklarda duyu organlarının gelişmesine katkı sağlamaktadır.

Notlar: Zambut: Yeşil soğanın ortasındaki sert kısma zambut denir. Sonradan çiçeklenerek tohum olarak kullanılan kısma da Gaziantep’te zambut denilmektedir (Tokuz, 2011: 367).

KAYNAKLAR

Ahmet Baha. (1932, 4 Teşrinevvel). “Folklor Araştırmaları: Çukçuk ve Zibzibi Hakkında Birkaç Not Hulâsası 1”, Bartın. (364): 3.

Ahmet Baha. (1932, 11 Teşrinevvel). “Folklor Araştırmaları: Çukçuk ve Zibzibi Hakkında Birkaç Not Hulâsası 2”, Bartın. (365): 3.

Ahmet Baha. (1932, 18 Teşrinevvel). “Folklor Araştırmaları: Çukçuk ve Zibzibi Hakkında Birkaç Not Hulâsası 3”, Bartın. (366): 3.

Ahmet Baha. (1932, 1 Teşrinisani). “Folklor Araştırmaları: Çukçuk ve Zibzibi Hakkında Birkaç Not Hulâsası 4”, Bartın. (368): 3.

And, Metin. (2012). Oyun ve Bügü - Türk Kültüründe Oyun Kavramı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Aptullah Battal (1934). İbnü-Mühennâ Lûgati (İstanbul nüshasının Türkçe bölüğünün endeksidir.). İstanbul: Devlet Matbaası.

Bayar Çelebi, Didem. (2007). Türkiye ve Azerbaycan’daki Çocuk Oyunları ve Oyuncaklarının Karşılaştırmalı İncelemesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Muğla: Muğla Üniversitesi.

Güngör, Okan Celal. (2016). Türkçede Çocukla İlgili Söz Varlığı. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Kayseri: Erciyes Üniversitesi.

İlden, Ahmet. (2013). İçeriçumra Kasabası (Çumra-Konya) Folkloru Üzerine İncelemeler. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.

Kaşgarlı Mahmut. (1985). Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi. çev.: Besim Atalay. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

Kaşgarlı Mahmut. (2005). Dîvânü Lugâti’t-Türk. hazl.: Seçkin Erdi ve Serap Tuğba Yurteser. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

Koçak, Hüseyin. (2004). Türk Halk Müziği Terminolojisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Ege Üniversitesi.

Okan, Atilla. (2001). Türk Halk Çalgıları Terminolojisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Ege Üniversitesi.

Onur, Bekir ve Güney, Neslihan. (2002). Türkiye’de Çocuk Oyunları: Derlemeler. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.

Özdemir, Nebi. (1997). Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Çocuk Oyunlarının Halkbilimi Açısından İncelenmesi I. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.

Özdemir, Nebi. (2006). Türk Çocuk Oyunları. Cilt 1, Ankara: Akçağ Yayınları.

Şarman, Aliye Selnur. (2015). Seferihisar Geleneksel Çocuk Oyunları ve Oyuncakları Üzerine Bir İnceleme. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Ege Üniversitesi.

Tokuz, Gonca. (2011). Gaziantep Çocuk Oyunları Üzerine Halk Bilimsel Bir İnceleme. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gaziantep: Gaziantep Üniversitesi.

URL-1: https://karadeniz.gov.tr/halk-tiyatrosu-2/ (Erişim Tarihi: 06.09.2022).

Yıldız Altın, Kübra. (2021). Anadolu Folklorunun İzinde: Türk Folklor Araştırmaları Tarihinde Ahmet Baha Gökoğlu. Ankara: Gazi Kitabevi.

Yılmaz, Mehmet Fatih. (2013). Isparta Çocuk Oyunları. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi.

Yüksel, Hasan; Deligöz, Saim ve Deligöz, Bilge Han. (2004). Kayseri Halk Oyunları, Köy Seyirlik Oyunları, Giyim-Kuşam. Kayseri: Laçin Yayınları.

MADDE YAZARI

Doç. Dr. Kübra Yıldız Altın

ISBN

978-625-99966-0-8