Eğir Oyunu (Koka)Çevir
Eğir (Koka) Oyunu, top ve değnekle oynanmakta olup top oyunları arasında yer almaktadır. Anadolu’da kullanılan iki türlü top vardır. Bunlardan biri esnek olup yere vurulunca zıplayabilir. Diğeri ise çoğunlukla bezden yapılmış olup sıçrama niteliği yoktur. Eğir oyununda oynanan top ise iplerle sarılmış olup sıkıştırılmış yünden yapılan portakal büyüklüğünde bir toptur (And, 2012: 252).
Eğir Oyunu, Anadolu’da yaygın bir şekilde oynanmakta olup genellikle “değnekli top oyunu” olarak bilinmektedir (And, 2012: 420). Eğir oyununun temel oyun araçlarından biri bez parçaları kullanılıp iplerle sarılarak yapılan bezden toptur. Oyunun adının topun yapılış süreciyle doğrudan ilgisi bulunmaktadır. Şöyle ki İbnü-Mühennâ Lûgati’'nde Eğir ismi ile ilişkili fiiller şu şekildedir: “Egmek, dürmek/bükmek; Egirmek/Eğirmek, iğle iplik bükmek”, demektir (Aptullah Battal, 1934: 28).
Eğir oyununa benzeyen Güdü de Anadolu’nun birçok bölgesinde yaygın olup Eğir Oyunu, Güdü Oyununun en eski şekli olarak bilinmektedir. Eski Türklerin Sibirya bozkırlarında yaygın bir şekilde hayvancılık yaptıkları bilinmektedir. Anadolu’da da yaygın olarak hayvancılık yapıldığı dikkate alındığında Güdü kelimesinin halk arasında bilinmesi olağan bir durumdur. Hayvancılık terimi olan Güdü, “at, sığır ve koyun sürüsü” anlamında kullanılmaktadır. Kelimenin oyun adına yansıdığı da görülmektedir. Bu bağlamda “Güdü” kelimesinin “güt-” fiilinden geldiği düşünülmektedir. Fiilin anlamı, “arttan sürme, kovalama, yarıştırma ve takip etme, yetmek”, demektir. Güdü Oyununda oynayan delikanlıların sürme eylemi de bu etimolojik açıklamayı desteklemektedir (Ahmet Baha, 1933: 6-7). Derleme Sözlüğü’nde (1993: 2213, 2239) fiil için “güt-”, “hayvan otlatmak; gözetlemek, bir işi veya düşünceyi izlemek” karşılıkları verilmiştir. Kelimenin oyunda oynanan topun kendisini de karşıladığı görülmekte olup “hayvan tüyünden yapılmış top”, demektir. Şu cümlede örneklenmiştir: “Güdü oyunu çok yorucu” (Yıldız Altın, 2021: 73-74).
Eğir Oyununun bazı yörelerde bilinen adı Koka olup “Koka” için halk ağzında şu karşılıklar verilmiştir: “1. Yumurta. 2. Tandırda ya da saçta çocuklar için pişirilen küçük ekmek. 3. Çocukların değnekle vurarak oynadıkları ağaçtan yapılmış, cevizden büyükçe bir top” (Güngör, 2016: 792).
Eski Türklerin tarihlerinde ucu eğilmiş sopa ile topa vurmak şeklinde oynadıkları oyun türleri yer almaktadır (Özdemir, 2006: 325). Halkbilimci Ahmet Baha’ya (1933: 6-8) göre, Anadolu halk eğlencelerinin ve sporlarının en eski şekilleri için -Batı kurumlarına bakmaktan ziyade- bunların arkaik izleri eski Türk kültüründe aranmalıdır. Hatta araştırmacı, Batıda oynanan futbol, hokey ve golf gibi topla oynanan oyunlara benzer oyunların en eski izlerinin Türk kültüründe olabileceğini ifade etmiştir.
Eğir Oyunu, Ahmet Baha’ya (1933: 6-8) göre, Güdü Oyununun en eski şeklidir. Güdü Oyunu, takımlı oynanan bir oyundur. Oyuncular ne kadar kalabalık olurlarsa oyunun eğlencesi o derece artmaktadır. Bu oyunda da Eğir Oyununda olduğu gibi yün topak, çukur ve değnek aynı şekilde hazırlanır.
Oyun için ihtiyaç duyulan araç ve gereçler şu şekildedir: Top işlevi gören, sıkıştırılmış yünden yapılan, etrafı iplerle sıkıştırılan ve top görevi gören topak; kuyu, tandur gibi isimlerle adlandırılan, toprak zemine kazılan çukur ve topa vurmayı sağlayan bir adet değnek.
Malatya ve çevresinde çukur kazılarak topla oynanan oyuna Eğir Oyunu denilmektedir (Ahmet Baha, 1933: 7). Isparta’nın Uluborlu ilçesi ve çevresinde bu oyun Dana adıyla bilinmektedir (Yılmaz, 2013: 291). Denizli’nin Acıpayam ilçesinde Gayrak ve Kosa adlı iki çocuk oyunu vardır. Bu oyunların oynanışı, Eğir Oyunu ile benzerlik göstermektedir (Acıpayamlı, 1977: 51).
Eğir oyununun oynanabilmesi için sert, engebesi olmayan, düz bir toprak zemine ihtiyaç vardır. Eğir oyununda oyuncu sayısı yörelere göre farklılık göstermektedir. Oyun, en az iki kişi olmak üzere bireysel oynanabildiği gibi takımlar halinde de icra edilebilmektedir. Genellikle erkekler tarafından oynanan bir oyun olmakla birlikte örneğin Kayseri’de kız ve erkeklerin beraber oynadıkları oyunlardan olduğu tespit edilmiştir. Bu oyun, değneği tutabilecek, değnekle topa vurabilecek ve topu çukura sokabilecek yetişkinlikte olan herkes tarafından oynanabilen bir oyundur.
Malatya ve çevresinde oynanan Eğir Oyunu için öncelikle düz bir arazide 50 veya 100 cm genişliğinde bir çukur açılır. Çukurun genişliği, oyuncuların belirledikleri mesafeye göre geniş veya dar olabilir. Kazılan bu çukura “Tandur” adı verilir. Tandurun kazılma işleminden sonra yün topağın yapımına geçilir. Göz kararı miktarda keçi ve koyun yünü alınır. Bu yün sıkıştırılarak top haline getirilir. Ardından yün, iplerle sıkıca sarılır; portakal büyüklüğü ve şeklinde bir topak elde edilmiş olur. Topağın içine konulan yünler, topa az da olsa zıplama niteliği kazandırır. Oyun için hazırlanan son alet ise değnektir. Bu değnek, yaklaşık olarak 4 cm yarı çapında ve 80-90 cm uzunluğunda kızılcık ağacından kesilir. Değneğin topağa dokunacak olan ucu, ateşe tutularak eğrilir. Değnek bu şekilde hokey sopası şeklini alır. Böylece oyun araçları hazır hale getirilmiş olur (Ahmet Baha, 1933: 7).
Çorum’da oyun için hazırlanan top, eşit boyda ve değişik renklerde sekiz (8) parça meşin (sepilenmiş koyun derisi) veya sahtiyan (sepilenmiş keçi derisi) parçaları birbirine dikilerek yapılır. Topun iskeletini oluşturan bu parçanın içine bez, kumaş kırpıntıları ve talaş doldurularak top, oyun için hazır hale getirilir (And, 2012: 252).
Kayseri’de oyun Eğir adı ile bilinmektedir. Oyunda her oyuncuya ait 50-60 cm uzunluğunda ucu eğri bir sopa ve bir adet el yapımı top bulunmaktadır. Ucu eğri sopanın malzemesi herhangi bir ağaç dalı, el yapımı topun malzemesiyse eski kumaş parçalarıdır. Sopanın yapımı şu şekildedir: “Herhangi bir ağacın dalından elde edilen sopanın yaş kısmı eğilerek, bir iple desteklenmesi sağlanır veya kurutulur. Böylelikle sopanın ucu eğri olan kısmı sağlamlaştırılmış olur. Bir adet el yapımı top ise eski kumaş parçalarının iple dikilmesiyle portakal büyüklüğünde top haline getirilmesi şeklinde meydana getirilir” (Oğuz ve Ersoy, 2007: 151).
Eğir oyununda genel itibariyle oyuncular oyun çizimine yerleştirdikleri oyun aracı/taş/top/misket/vb. oranında çizim başında bekleyen oyuncudan oyun aracı alırlar. Çizim dışında kalan oyun araçları, çizimin başında bekleyen oyuncunun olur. Benzer oynama biçimine sahip Yuvalı Çekirdek Oyununda, oyuncular belirli bir mesafeden misket/top veya benzeri oyun araçlarını çukura katmaya veya atış yaparak çukurdaki oyun araçlarını çukur dışına çıkarmaya çalışırlar. Bunu başaran oyuncu, çukura kattığı veya çukurdan çıkardığı oyun aracı sayısınca oyun aracı kazanır (Özdemir, 2006: 270).
Eğir Oyununun Malatya’da oynanışı şu şekildedir: Genel itibariyle üç (3) kişiden oluşan oyuncular, yeteneklerine göre 2-3 metre uzaklıktan başlamak üzere yaklaşık 10 metre uzaklıktan yün topağa/topa bir hamlede değnekle vurarak topu tandura sokmaya çalışırlar. Bunu başaran oyuncu “ütmüş” yani “yutmuş” olur. Burada oyun, takım halinde oynanmaktan ziyade daha çok bireysel bir niteliğe sahiptir (Ahmet Baha, 1933: 7). Oyun, oynanışı itibariyle Batı oyunu golfe benzetilebilir.
Eğir Oyunu, Isparta’nın Uluborlu ilçesinde icra edilmektedir. Oyun için geniş ve düz bir alan gerekmektedir. Her oyuncuya ait birer tane ucu eğilmiş değnek vardır. Oyunda değnekle vurabilmek için bir adet top veya kozalak yer alır. Değnek, oyuncu sayısı kadardır. Bu alet, herhangi bir ağaçtan elde edilebilir. Aynı şekilde top da makaradan veya bezden yapılabilir. Bu yörede Eğir Oyunu, grup halinde icra edilir. Oyuna başlamadan önce tandır denilen çukur kazılır. Daha sonra sayışmaca yöntemiyle veya her oyuncunun çukura tek atış yapmasıyla oyuna ilk kimin başlayacağı belirlenir. Seçilen ilk oyuncu, topun dibine sopanın eğik kısmıyla vurur. Eğer bu oyuncu topu çukura sokamazsa vuruş hakkı diğer oyuncuya geçer. Ancak oyuncunun atışı isabetli olursa oyuncu, bir sonraki aşamaya geçmeye hak kazanır. Oyunun ikinci aşamasında top, 1 m kadar geriye çekilir. Belirlenen yeni mesafede topu deliğe hangi oyuncu ilk olarak sokarsa, oyunu o kazanır. Oyunun diğer bir oynanış şekli, çukura her top sokulduğunda oyuncunun sayı almasıyla de gerçekleşebilmektedir. Oyunun sonunda yenilen oyuncuya iki farklı cezadan biri uygulanmaktadır. Bunlardan biri, oyunda sayı alıp yenen oyuncuya bakkaldan yiyecek veya oyuncak alınmasıdır. Cezanın diğeri, kaybeden oyuncunun kazanan oyuncuyu çukura kadar sırtında taşıyıp, başlangıç çizgisine geri getirmesidir (Oğuz ve Ersoy, 2007: 54).
Eğir Oyununun Isparta’nın Uluborlu ilçesinde ve çevresinde oynanan diğer bir varyantı Dana adıyla bilinmekte ve oynanmaktadır. “Oyun, 7-18 yaş erkekler arasında oynanan bir oyun olup geniş ve düz bir alanda oynanır. En az iki kişi ile oynanan oyunun kişi sayısı, iki takım olmak üzere eşit ayrılacak şekilde artırılabilir. Oyun için ucu baston şeklini andıran değnek ve bir adet küçük top gereklidir. Top bulunmadığı durumlarda kozalak; makara; bezden veya yünden yapılmış bir topakla da oyun icra edilebilir. Oyuna başlamadan önce karşılıklı olmak üzere 10 veya 15 m aralıklı küçük iki çukur kazılır. Oyuna başlayacak grubun belirlenmesi şu şekildedir: Sayışmaca yoluyla seçilen veya belli bir mesafeden topu çukura ilk katan grup, oyunda ilk başlama hakkını elde eder. Oyuna ilk başlayan grubun oyuncuları, belli bir mesafeden değnekleriyle topa vururlar. Amaç, topu çukurun içine katmaktır. Bu esnada grup oyuncularından kaç kişinin topu çukura kattığı sayılır. İkinci grup da aynı şekilde oyunu oynar. Çukura en çok top katan grup, oyunu kazanır” (Yılmaz, 2013: 291).
Eğir Oyununun bir benzeri Güdü Oyunudur. Bu oyunda ilk olarak “güdek” adı verilen bir ebe seçilir. Bu seçim için yaygın olarak tuğlanın bir tarafı ıslatılarak, tuğlayı tutan kişi oyunculara “Yaş mı, kuru mu?” diye sorar. Sıra ile tutulan tuğla taşının yaş ve kuru taraf seçimi yapıldıktan sonra taş havaya atılır. Beğenilen taraf çıkarsa oyuncu “kurt” adını alır ve güdeklikten kurtulur. Eğer oyuncuların hepsine tesadüf eseri beğendikleri taraf çıkarsa taşı atan kişi güdek yani ebe olur. Güdeğin rolü, çukur başından kurtların kaçırdıkları topu çukura sokmaya çalışmaktır. Kurtların oyundaki rolü ise güdeğin topunu çukura sokmasını ve güdeklikten kurtulmasını engellemeye çalışmaktır. Güdeklikte önemli bir nokta ise şudur; eğer kurtlardan herhangi birisi topa vurduğunda top bir yerde durmadığı esnada güdek, kurdu kovalayıp değneğiyle kurdun bir yerine dokunabilirse güdeklikten kurtulur ve birini kurt bırakır. Kurtlardan herhangi biri topa vurduğunda ise top durmadığı ve güdeğin kurdu kovaladığı sıralarda başka bir kurdun değneği topa değerse, ilk kovalanan kurda değnek dokunmuş bile olsa güdek olmaz. Bu aşamadan sonra güdek, ikinci kurdu yani son defa topa vuran kurdu kovalamaya başlar. Oyunda kurtlar topa vururken güdeği gafil avlayıp ona vurabilirler. Oyun esnasında dışarıdan bir oyuncu oyuna girmek isterse, herhangi bir yaş veya kuru taş seçimi yapılmadan, ilk aşamada güdek rolünde yer alır (Ahmet Baha, 1933: 7-8).
Eğir Oyununun Kayseri’de oynanan varyantı şu şekildedir: “Takım halinde veya bireysel oynanan oyunda oyuna başlamadan önce çöp çekme, yazı tura atma veya tekerleme yoluyla ilk atış yapacak oyuncu belirlenir. Oyuncunun belirlenmesinin ardından topun girebileceği kadar büyüklükte ve genişlikte tandır adı verilen çukur kazılır. Ardından çukurun beş veya altı adım uzağına çizgi çizilerek oyuncuların atış yapacakları yer belirlenir. Oyunda amaç, topu bir vuruşta, sektirmeden ve yerden toz kaldırmadan deliğe sokabilmektir. Bunu başaran oyuncu, bir puan alır. Topa vurduktan sonra çizgi, tüm grup oyuncularının ortak fikri veya birinci olan oyuncunun kararı doğrultusunda daha da uzak bir mesafeye taşınır. Oyunun sonunda ise kaybeden oyuncu, kazanan oyuncu için sakız, şeker veya meyve suyu alır” (Oğuz ve Ersoy, 2007: 151).
Eğir Oyunu, genellikle “değnekli top oyunu” olarak bilinmekle birlikte (And, 2012: 420) Anadolu’da Eğir veya Koka olarak anılan fakat değnek kullanılmadan oynanan oyun varyantları da tespit edilmiştir. Örneğin, Elâzığ ve ilçelerinde Eğir adıyla oynanan bir çocuk oyunu vardır. “Oyunun bu varyantında oyuncu sayısı 3-6 arasındadır. Genellikle 9-14 yaş arasındaki erkekler tarafından oynanmaktadır. Oyunda değnek yer almamakta olup eğir denilen bal arısı atığı kullanılmaktadır. Açık mekânda oynanan oyun, bahar ve yaz aylarında olmak üzere gündüzleri oynanır. Bal arılarının, bal yapma süresi boyunca arı kovanının bir köşesinde biriktirdikleri atık madde olan eğir, kovandaki bal alındıktan sonra çıkartılır. Eğir, el ısısı ile kolayca yumuşayıp şekil alma özelliğinde bir maddedir. Eğir Oyunu için çocuklar öncelikle eğirlerini nohut büyüklüğünde yuvarlaklar haline getirirler. Ardından düzgün bir zeminde yaklaşık 10 cm çapındaki en küçük çemberden başlayarak iç içe üç çember çizilir. Çemberler, aralıkları en büyüğünden başlanarak içeriye doğru bir, iki ve üç şeklinde numaralandırılır. Dıştaki çemberden 3-4 metre uzaklıkta yere düz bir atış çizgisi çizilir. Oyuncular atış çizgisinin arkasına geçerek bilye şekli verdikleri birer eğir parçasını yerden yuvarlayarak dairelerin içine atarlar. Atışlar sonucunda hangi oyuncunun eğir bilyesi küçük dairenin merkezine daha yakınsa, o oyuncu dairelerin başında bekler; diğer oyuncular ise atış çizgisinin arkasında kalırlar. Oyuna başlama sırası gelen oyuncu atış çizgisinin arkasında durarak eğir bilyesini çemberlerin içine yuvarlar. Oyunun oynanışı çemberlere yuvarlanan eğirlerin, başarılı bir şekilde girip girmemesine bağlıdır. Eğir oyununda yere çizilen çember sayısı ve çemberlerin sayı değerleri oyunun başında oyuncuların kendi aralarında anlaşmalarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir” (Turgut, 2005: 258-259).
Eğir Oyununun “Harput’ta oynanan varyantında en içteki halkanın içi kazılır. Bu çukura eğir düşüren oyuncu, çemberlerin başında bekleyen oyuncudan, bu çukur için belirlenen sayı kadar, kendi eğiri büyüklüğünde eğir alır. Eğir oyununun Ağın ilçesinde oynanan başka bir biçimi ise şöyledir: Oyuncular eğirlerini küçük toplar haline getirdikten sonra yassı ve düzgün yüzeyli bir taş bulurlar. Taş, bir ucu yere diğer ucu 45-50 derece açıyla duvar kenarına yaslanır. Oyunculardan biri bu taşın üst kısmından eğirini bırakır. Bırakılan eğir hızla yuvarlanıp düz zeminde durur. İkinci oyuncu eğirini taşın üzerine bırakırken eğiri ile yerdeki eğiri vurmaya çalışır. Oyuncu, eğirini değdirirse vurduğu eğiri alır; değdiremezse eğiri olduğu yerde kalır. Sıradaki oyuncular atışlarına devam ederler. Birbirine değmeyen eğirler yerde bekler. Yerdeki eğirlerden birini eğiri ile vurabilen oyuncu bir eğir atma hakkı daha elde eder. Oyuncular bu şekilde eğirlerini çoğaltmaya çalışırlar. Eğiri biten oyuncu ise oyundan çıkar. Oyuna aynı şekilde devam edilir. En çok eğir toplayan oyuncu oyunu kazanmış olur” (Turgut, 2005: 260).
Denizli’nin Acıpayam ilçesinde Gayrak ve Kosa adlı iki oyun oynanmaktadır. Gayrak Oyunu şu şekilde icra edilmektedir: Bu oyunda yassı ve yuvarlak olmak üzere iki adet taş alınır. Yassı taşa Gayrak; yuvarlak taşa ise Kosa denilir. Belli bir uzaklığa konulan kosaya oyuncular gayraklarını atarlar. Taşı geride kalan oyuncu çoban olur. Gayrağı en ileri gitmiş olan oyuncu ise taşını en önce atar. Her oyuncu gayrağı ile hem kosayı vurmaya çalışır hem de kosanın mümkün olduğu kadar ileri gitmesini sağlar. Eğer kosa, elli ayak giderse bir çul; yüz ayak giderse iki çul olur. Çobanın oyundaki rolü ise kosanın ileri fırlatıldığı uzaklık kadar oyuncuları sırtında taşımaktır (Acıpayamlı, 1977: 51).
Denizli’nin Acıpayam ilçesinde oynanan Kosa Oyunu ise şu şekildedir: Düzgün bir yere çukur kazılır. Bu çukura kuyu adı verilir. Kuyunun yanına kosa adı verilen yuvarlak taş konulur. Oyunculardan değneği en kısa olan kosayı koşarken, yani değneğiyle kosayı iterken; değneği daha büyük olan oyuncu kosaya vurmaya çalışır. Eğer bu oyuncu kosaya vuramazsa çoban olur. Bu aşamadan sonra çoban, kosayı çukura koymaya çalışır. Oyuncular da çobana engel olmaya çalışırlar. Buradaki en önemli kısım, hiçbir oyuncunun değneğini çobanın değneğine değdirmemesidir. Aksi bir durumda, yani değneği çobanın değneğine değen oyuncu çoban olur (Acıpayamlı, 1977: 51).
Sivas, Zara’da Koka Bir adlı oyun oynanır. Eğir Oyununun bazı yörelerde Koka adıyla bilinmesi ve Koka Bir Oyununun, değnekle oynanmamakla birlikte, belli bir taşın önceden belirlenen bir yere konulup oradan atılması ve tekrar eski yerine yerleştirilmesi şeklinde oynandığı dikkate alındığında oyunlar arasında dolaylı bir benzerlik söz konusu olduğu düşünülebilir (Acar, 2002: 254).
Şanlıurfa'da Göydük/Horrey adlarıyla bilinen oyunda kullanılan ucu eğri sopalara halik adı verilmektedir. Haliklar badem, dut, fıstık ve dığdığan ağaçlanndan yapılmakta ve uzunlukları da altmış ve seksen cm arasında değişmektedir. Oyun için aynca yumruk büyüklüğünde ve tahtadan yapılmış küçük bir top gereklidir. Şanlıurfa'da oynanan oyunda iki grubun da birer kalesi bulunmaktadır. Her takım, rakip takımın kalesine bu topu sokmaya çalışır. Oyuncular, tahta topa halikları ile vurmak zorundadırlar. Belirlenen süre içerisinde hangi takım rakip takımın kalesine daha çok top atarsa o takım oyunun kazananı olur (Özdemİr 1995'ten aktaran Özdemir, 1997: 685).
Çukur, top ve değnekle oynanan Eğir Oyunu, Koka adıyla da bilinmektedir. Kelime, bir çocuk tekerlemesinde şu şekilde geçmektedir: “İni mini / Ucu dine mustakine / Karanfile / Can mete ko patapis / Çen çen çevelek / Veli taşı kokalek / Eftir eftir totaşan / Doyur moni bek” (Türkiçin, 2002: 209).
Çok bilinen bir sayışmaca tekerlemesi olan “Portakalı Soydum”, birçok çocuk oyununda söylenmektedir. Bu tekerlemenin Kayseri’de icra edilen Eğir Oyununda da söylendiği tespit edilmiştir (Toksoy, 2010: 213). Tekerleme şu şekildedir (Oğuz ve Ersoy, 2007: 151):
“Portakalı soydum,
Baş ucuma koydum.
Ben bir yalan uydurdum.
Duma duma dum.
Beş para buldum,
Pazara gittim.
Pazar yok.
Eve geldim; annem yok.
Ali baba ölmüş,
Tabut yok.”
Eğir Oyunu adıyla bilinen top oyunu, Anadolu’nun birçok yerinde icra edilmiştir. Yün ve sıkıştırılmış ip ile topak yapılmış bir topa değnek yardımıyla vurularak topun çukura sokulmaya çalışıldığı oyunda, topu çukura sokmayı başaran oyuncu oyunda puan almış olur. Bireysel ve takım halinde oynanan bir oyun olup, topun çukura sokulup sokulmamasına bağlı olarak oyunun kazanan ve kaybedeni belirlenir.
Genellikle top ve değnekle oynanan çocuk oyunlarından biri olan Eğir Oyunu, çocuklarda el ve göz koordinasyonunun yanı sıra bedenin duruşu ile topa vuruş hızını eşit bir şekilde dağıtarak motor becerilerin gelişimini desteklemektedir.
KAYNAKLAR
Acar, İsmail Hakkı. (2002). “Zara Çocuk Oyunları I”. Türkiye’de Çocuk Oyunları: Derlemeler. yay. hzl. Bekir Onur, Neslihan Güney. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 253-254.
Acıpayamlı, Orhan. (1977). “Acıpayam Folklorunda Çocuk Oyunları”. Antropoloji. (10): 45-53.
Ahmet Baha. (1933). “Eğir ve Güdü Oyunları”. Halk Bilgisi Haberleri. (25): 6-8.
And, Metin. (2012). Oyun ve Bügü - Türk Kültüründe Oyun Kavramı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Aptullah Battal. (1934). İbnü-Mühennâ Lûgati (İstanbul nüshasının Türkçe bölüğünün endeksidir.). İstanbul: Devlet Matbaası.
Derleme Sözlüğü. (1993). Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü VI (G). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Güngör, Okan Celal. (2016). Türkçede Çocukla İlgili Söz Varlığı. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Kayseri: Erciyes Üniversitesi.
Nutku, Özdemir. (1995). Tarihimizden Kültür Manzaraları. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Oğuz, M. Öcal; Ersoy, Petek. (2007). Türkiye’de 2004 Yılında Yaşayan Geleneksel Çocuk Oyunları. Ankara: Gazi Üniversitesi THBMER Yayını.
Özdemir, Nebi. (2006). Türk Çocuk Oyunları. Cilt 1, Ankara: Akçağ Yayınları.
Toksoy, Atilla Coşkun. (2010). “Yarışma Niteliği Taşıyan Geleneksel Çocuk Oyunları”. Acta Turcica. (1): 205-220.
Turgut, M. Ebru. (2005). Elazığ Çocuk Oyunlarının Halk Bilimi Açısından İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi.
Türkiçin, Bilge. (2002). “Tekerlemeler”. Türkiye’de Çocuk Oyunları: Derlemeler. yay. hzl. Bekir Onur, Neslihan Güney. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 209-210.
Yıldız Altın, Kübra. (2021). Anadolu Folklorunun İzinde: Türk Folklor Araştırmaları Tarihinde Ahmet Baha Gökoğlu. Ankara: Gazi Kitabevi.
Yılmaz, Mehmet Fatih. (2013). Isparta Çocuk Oyunları. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi.
MADDE YAZARI
Doç. Dr. Kübra Yıldız Altın
ISBN
978-625-99966-0-8