MangalaÇevir
Zekâ ve strateji oyunu olan mangala, dünyanın pek çok bölgesinde örnekleri görülen, benzer veya farklı kurallarla oynanan ve değişik adlarla anılan bir oyundur. Bu bakımdan oyunun kökenini tespit etmek zordur. Oyunun toprağa açılan çukurlarda/kuyularda taşla veya mısır, fasulye, nohut, fındık gibi taneli tohumlarla oynanması, oyunun tarihinin oldukça eskiye dayandığını göstermektedir. Oyun Türkiye’de de yaygın bir şekilde oynanmaktadır.
Oyunun Türkiye’de genel olarak kullanılan adı Mangala’dır. Metin And “Çocuk Oyunlarının Kültürümüzde Yeri ve Önemi” başlıklı makalesinde oyunun adının yaygın olarak Arapça taşıma, aktarma, geçirme, bir şeyi başka bir yere götürme anlamına gelen ve Türkçeye girmiş olan nakl ve türevlerinden geldiğinin öne sürüldüğüne değinmiştir. And ayrıca Türkçede kökeni bilinmeyen ve en küçük asker birliği anlamına gelen manga sözcüğünün askerlerin sıralanışı ve bu en küçük birimin genellikle on dört kişi olması bakımından mangala oyununa uyduğunu ve mangal sözcüğünün de bu oyundaki taşların koyulduğu çukurlara çağrışım yaptığını belirtmiştir (1979: sy). Arslan Küçükyıldız ise mangala, mankala veya mancala olarak bilinen oyunun adının dünyaya da Türklerden yayıldığına dikkat çekmiş ve oyunun Osmanlı dönemindeki adının Minkale olduğunu ifade etmiştir (2015: 13). Bu açıdan da oyunun adının Arapça nakil kökünden geldiğine inanmadığına ve yerleşim yeri, şehir anlamında bir kelime olan ve aynı zamanda da kuyu anlamına gelen Kale kelimesinden türediğine yer vermiştir. Minkalenin bin kale, bin kuyu, çok kuyu anlamına geldiğini ve oyunun günümüzde de Şanlıurfa Akçakale’de ve Siverek’te Mıngala adıyla oynandığını belirtmiştir (2015: 13, 27).
Mangala oyunun tarihi milattan önceye kadar dayandırılmaktadır (And 1979: sy). Divanü Lûgat-it-Türk’te “Köçürme” adıyla geçen oyun, “ondört adı dahi verilen bir oyun” olarak tanımlanmakta ve oyunun yerde kale gibi dört çizginin çekilmesi ve ona on kapı yapılması ile fındık veya fındığa benzer şeylerle bu kapıların üzerinde oyun oynandığı belirtilmektedir (1985: 491). Ayrıca oyunun Tunç devrinden beri Türklerde mevcut olduğu, Saka, Hun, Göktürk, Uygur, Karahanlı, Selçuklu, Osmanlı, Ihşıt, Tolunoğlu, Memlük kültür çevrelerinde oyunun oynandığı ve Türklerde dört bin yıllık geçmişe sahip olduğu açıklanmaktadır. Oyunun göçebe Türk topluluklarında çobanların oynadığı ve geliştirdiği, çobanlar için vakit geçirme oyunu olduğu kadar aynı zamanda bir strateji oyunu olduğu da vurgulanmaktadır. Ancak çobanların aynı zamanda asker olduğuna ve mangala oyununun Türklerin dünya görüşünü de yansıttığına dikkat çekilmektedir (Küçükyıldız, 2011: 104-105). Ayrıca mangala oyununun 17. yüzyılda Türklerden dünyaya yayıldığı belirtilmektedir (Küçükyıldız, 2015: 13). Metin And, Thomas Hyde’nin 1694 yılında doğu oyunlarını anlatmak üzere yazdığı De Ludis Orientalibus adlı kitabında Türk oyunlarından mangalaya da yer verdiğini aktarmıştır (1979: sy). Oyunun kökeni üzerine pek çok görüş ileri sürülmektedir. Konuyla ilgili ilk kaynakların bir kısmı oyunu Arap oyunu olarak nitelendirirken, sonraki dönemde yazılan kitap ve makalelerde oyunun kökeninin Afrika, Habeşistan olarak çeşitlendirmektedir. Habeşistan kökeni savının, orada bulunan bir kaya ile ilgili olduğu ancak daha eski tarihli Dastarbası buluntusunun Asya’yı işaret ettiği, dolayısıyla da oyunun Asya kökenli olduğu üzerinde durulmaktadır (Küçükyıldız, 2011: 100).
Oyunun malzemesi; taş veya mısır, fasulye, nohut, fındık gibi taneli tohumlar ve taşa veya toprağa açılan çukurlar/kuyulardır. Günümüzde ise oyun genellikle, oyun için özel olarak üretilen tahtalar ile cam veya plastik taşlar ya da doğal taşların renklendirilmiş hâli kullanılarak oynanmaktadır. Arslan Küçükyıldız, oyunun dış veya iç alanda oynanmasına göre malzemelerinin değiştiğine şu şekilde yer vermiştir: “Dış/Alan: Oyun kırda oynanacaksa, yere, toprağa dikdörtgen şeklinde büyükçe bir hayali alan çizilir. Dikdörtgen, kısa kenarlarından yine hayalen ikiye bölünür. Kısa kenarlara diğer çukurlardan biraz daha büyükçe, kazanılan taşların konulacağı birer kuyu kazılır. Bunlar Kazan’dır, hazine kuyusudur. Uzun kenarlarına oyunun çeşidine göre kaç kuyu kazılacaksa karşılıklı avuç içi büyüklüğünde kuyular kazılır, o sayıda kuyu eşilir. Bu işlem genellikle avuç büyüklüğünde bir taş veya ayakkabı topuğu döndürülerek yapılır. Bazen hazırlanan bu alanın kuyuları balçıkla sıvanarak kurutulur ve her zaman oynanabilecek hale getirilir. Oyun tahtası denilebilecek bir zemin oluşturulur. Bazı yörelerde bu oyun tahtası taşlara, kayalara oyulur; tabiatın bozucu şartlarından bu şekilde korunmuş bir oyun tahtası elde edilir. Taşların üzerine oyulan kuyulardan oluşan alan da bir oyun tahtasıdır. Dış/Malzeme: Kuyulara kaçar taş konacaksa o kadar taş (tercihen çay taşı), boncuk, fasulye, nohut, mısır, badem, fındık vb. taneleri oyun taşı olarak hazırlanır. Çobanlar bunu koyun veya keçi kığı ile oynamaktadır. Birbirine benzeyen misket büyüklüğünde oyun taşları; taş, çay taşı, kığ (koyun, keçi, deve kığı), çeşitli meyvelerin çekirdekleri (zeytin, çakıldak, teşbih ağacı vs.), salyangoz kabuğu, meyve (fındık, badem vs.), boncuk, düğme oyunun malzemeleridir. Bazı oyunlar renkli taşlarla oynandığı için o oyun çeşitlerinde oyuncuların taşlarının rengi farklıdır, farklı renklerde oyun taşı ve özel taşlar kullanılır. Bunlar için de diğerlerinden farklı renk, büyüklük veya çeşitte oyun taşları hazırlanmalıdır. İç/Alan: Tahtadan, plastik veya başka bir malzemeden (yumurta kabı vb.) yapılmış oyun tahtası veya bunun yerine geçebilecek oyun alanı hazırlanır. Çay tabakları da aynı işi görür. Karton üzerine çizilen oyun tahtası ile de oynanabilir. Taşların birbirine karışmaması gerekir. İç/Malzeme: Evlerde de kırda kullanılan oyun taşları kullanılır. Kığ hariç; kurumuş da olsa kığ evlerde kullanılmaz. Evlerde daha çok boncuk, çekirdek (zeytin vb.), tohum (mısır, fasulye, bezelye vb.), meyve (fındık, badem, vb.) gibi kolay bulunan oyun taşları kullanılır. Renkli taşlar için de farklı renklerdeki taneler kullanılır (Küçükyıldız, 2015: 31-32).
Mangala dünyada Afrika, Ortadoğu ve hatta bazı Uzakdoğu halklarında da oynanmaktadır. Bu oyunlar bölgelere göre bazı küçük farklılıklara arz etmekte ve “Abalala’e”, “Ayoayo”, “Bao”, “Bechi”, “Deka”, “Gabata”, “Gamacha”, “Giuthi”, “Njombwa”, “Nsumbi”, “Qelat”, “Çoban Oyunu”, “Wari”, “Owari” ve “Wouri” gibi isimler almaktadır (Kara, 2011: sy). Oyunun Afrika’da oynanan birçok çeşidinin adı Mankala veya Kale sözünden türemiştir. Oyun Mısır ve Sudan’da Mangala, Kongo’da Mangola, Mongola, Mangura; Batı Etiyopya’da Sudan sınırında Alemungula; Kamerun’da Mbanghi, Mbele; Kenya’da Mongale ve Gabon’da Kale; Madagaskar’da Katra; Kenya’da Keci, Kecig, Kecuek; Angola’da Kiela, Batı’da en yaygın türü ile Kallah ve Kale çeşidinden gelen bir ad almaktadır (Küçükyıldız, 2015: 27). Ayrıca Seylan’da Çarıka ve Naranj; Hindistan’da Çongkak; Filipinlerde Çunkajoır, Suriye’de Lu’b-ı mecnûn, Lu’b-ı aklî; Bali’de Medjiwa; Malay’da (Malezya) Dakon, Habeşistan’da Gabatta ya da Madji, Afrika’da Wari, Toee, Bau, Kubuguza, Mungala, Mangal, Kale, vb., San Damingo’da Çuba vb. adlarla anılmaktadır (And 2012: 44). Divanü Lûgat-it-Türk’te köçürme adına yer verilen oyun (1985: 491) yörelere göre değişen farklı pek çok ad ile anılmaktadır. Arslan Küçükyıldız Türkiye ve Türk Dünyasında köçürme oyunlarına 225 farklı ad verildiğini belirtmiştir (Küçükyıldız 2015: 249). Bunlar arasında Altemen, Altı Eme, Altı Kale, Altı Kuyu, Ambar, Ambarcık, Bestemse, Beştaş, Bızıt, Boş Kuyulu, Böcük, Cin Kuyusu, Cinler Kuyusu, Çoc, Cutke Piriç, Çakıldak, Çal, Çalık, Çiğil Emeni, Çiğlemen, Çoban Taşı, Çukur Eksiltme, Çukurlu Taş, Çukurcuk, Çüş, Damalı Taş, Dokurcun, Dokuz Korgol, Dokuz Kumalak, Dokuz Kuyu, El Kayası, El Taşı, Emen, Ementi, Emmen, Emme Göçtü, Esen Korgol, Ev Göçmeni, Ev Göçtü, Ev Kayası, Evcilik, Fodik, Foduk, Folluk, Fotuk, Geviş, Göcek, Göçme, Göçmecik, Göçtüm Göç, Göçün, Gömdüm, Guycuk, Guylama, Guyu Daşı, Güme, Han, Hane, Hane Hane, Hane Taşı, Huyne Gütmece, İnekbuzağılatan, İnek Buzağılatmaca, Kale, Kale Taşı, Karar Kaçtan, Karnef, Karşıda Yatma, Kozdatu, Kubane, Kuy, Kuy Taşı, Kuyi, Kuyucuk Taşı, Kuytak, Kuytu, Kuyu, Kuyu Daşı, Kuyu Emeni, Kuyu Kayası, Kuyu Taşı, Kuyucuk, Kuyular, Kuzu, Kuzu Emesi, Kuzu Kalesi, Kümbet, Küme, Kümelek, Kumalak, Malak, Malak Bağlama, Mangal, Mangala, Mangalan, Mede Gayası, Mele, Melle, Melle Gayası, Menkli, Mereköçdü, Mıngıla, Minkale, Miş, On Sekiz Taş, Onbeş Taş, Onbeş Taşlı, Poluculuk, Sekiz Kuyulu Taş, Sekiz Yalaklı Taş, Sülük, Taş Göçürme, Topa Karan, Tuç, Üç Üçmeç, Üllük, Ütük Kütük, Yalak, Yalak Yalak, Yedi Eme ve Yuf Yuf bulunmaktadır (Küçükyıldız, 2011: 122-125). Ayrıca oyun Türkiye’de Safranbolu ve köylerinde Altıev, Erzurum’un Olur ilçesine bağlı Oğuzkent köyünde Pıç, Ilgın’da Meneli Taş, Muğla’nın Ula ilçesinde Evcik (And, 1979: sy); Gaziantep, Urfa, Hatay, Mardin ve Diyarbakır’da Mangala (Küçükyıldız 2011: 99); Amen, Eme, Göç, Göçek, Göçme, Göçme Yalak, Göçmec, Göçmeci Emen, Göçük, Göçün, Göçürme ve Göz, Huyne, Mene, Mere (Küçükyıldız 2015: 13-14); Mankala, Kuyulama, Dokuz Taş, Emme, Kortik, Çukur, Mereköçtü (URL 1) ve Yalakkaya veya Ambar Kaçtan (Gümüş, 2019: 1) gibi farklı adlarla da anılmaktadır.
Mangala oyunun birbirine benzer ancak birbirinden bağımsız pek çok farklı oynanış şekli bulunmaktadır. Abdulvahap Kara bu oyunların çoğunluğunun altışar göz veya oyuğu olan ve her bir oyukta 3 veya 4 taş ile oynanan oyunlar olduğuna yer vermiş ve bunların en fazla 48 taş ile oynanan oyunlar olduğunu belirtmiştir. Mangala oyunları içinde en çok stratejik hamle yapma ihtimallerine sahip olanının, yani en gelişmişinin Türklere ait olduğunu ifade etmiştir. Bunun sadece taş sayısının birkaç misli fazla olmasından değil, aynı zamanda oyun kurallarının çeşitli ihtimal hesaplarına uygunluğu yönünden de kaynaklandığını belirtmiştir. Ayrıca diğer mangala türlerinde çukurlara taş bırakarak ilerlenirken oyuncuların kendi hazinelerine taş bırakarak taş kazandığını, son taşın oyuncunun kendi tarafındaki boş bir çukura gelirse, o çukurun tam karşısındaki rakibinin çukurundaki tüm taşları yuttuğuna değinmiştir. Oysaki Türklerde, rakibin taşını almak için rakibin çukuruna gelen son taşın, oradaki sayıyı çift yaptığı zaman kazanıldığını, bu durumun ise hem oyuncunun ve hem de taş kaptırmamak isteyen rakibin ihtimal hesaplarını iyi yapmasını gerektirdiğine dikkat çekmiştir (Kar,a 2011: sy).
Metin And Safranbolu ve köylerinde oynanan Altıev oyununun oynanışını şu şekilde açıklamıştır: “Toprağa otuz santim boyunda ve on beş santim eninde bir dikdörtgen çizilir, bu çizgi üzerine altı bir yana altı bir yana birbirine koşut on iki çukur açılır. Çukurun altısı bir oyuncunun, öteki altısı ikinci oyuncunundur. Bunlara kale denilir. Oyuncular ellerine renkleri iki oyuncuyu belirtecek biçimde ayrı on sekizer taş alırlar, bu taşlarla her birine üçer olmak üzere her oyuncu kendi çukurlarını doldurur. İlk oynayacak oyuncu belli olunca, oyuncu evlerinden hangisini isterse boşaltır, boşalttığı evin üç taşını sıra ile gelen kalelere doldurur. Birinci, ikinci kaleye koyar, üçüncüye de üçüncüdeki dört taşı kaldırır, bu kez o kaleyi de boşaltır. Bu dört taşı sıra ile kalelere bölüştürür, bu yolda taşın bittiği her son kaleyi boşaltır. Taşları dolaştıra dolaştıra, öyle olur ki kimi kalede hiç taş kalmaz; kiminde 9, 12, 15 taş birikir. İşte kaleler boşalıp da elde kalan taş kendisinin boş kalesine girdi mi, o kalenin karşısında bulunan kale dolu ise en son taşın rastladığı kalenin karşısındaki kalenin taşlarını alır, kendi çukurlarına boşaltır. Söz gelimi böyle dolaştırırken elindeki en son taşın rastladığı boş kalenin karşısındaki kalede taş bulamazsa oyunu bırakır. Bu kez karşı oyuncu başlar. Oyun bir oyuncunun karşısındakinin bütün taşlarını ele geçirip kalelerini boşaltıncaya kadar sürer” (And, 2012: 44-45).
Arslan Küçükyıldız köçürme oyunu örneklerinden biri olarak Kayseri’nin Develi ilçesinde 7’şer kuyu ve 98 taş ile oynanan Çukur Eksiltme/Gömdüm Oyununun kurallarına şu şekilde yer vermiştir: “Oyun 7’şer kuyu, 2’şer çanak ve 7’şer taşla, iki oyuncunun toplam 98 taş ile oynadığı bir oyundur. Ancak oyunun başında anlaşmaya göre 50 veya 100 taşla da oynanabilir. Çukur sayısı da oyunda başında varılan anlaşmaya göre artırılabilir; 10, 20, 25, 30 kuyuyla oynayanlar da olabilir. Buna göre her oyuncuya düşen 42 taş sayısı, anlaşılan taş sayısından çıkarılır. Kalan taşlar “Ebe Taşları”dır. Ebe taşlı oynandığında oyunun süresi sabahtan akşama kadar uzayabilir. Her oyuncunun taşları farklıdır. Farklılık köşeli-yuvarlak taşlarla veya renkli renklerdeki taşlarla sağlanır. Oyunda taş sayısı ne kadar artarsa oyun o kadar uzun sürer. Bazen sabahtan akşama kadar oyunun sürdüğü olur. Çukur sayısı da önceden belirlenip artırılabilir; 10, 20, 25, 30 kuyuyla oynayanlar vardır. Kuyu sayısı da taş sayısı gibi artabilir. Kuyu sayısı arttıkça onunla birlikte taş sayısı da artar. Taş sayısı kuyu sayısına eşittir. Kuyulardaki taşların sayısı kuyu sayısınca olacaktır. Oyuna başlayacak kişinin belirlenmesi için bir çizgi çizilir ve o çizgiye taş atılır. Kimin taşı çizgiye yakın olursa oyuna önce o başlar veya bir taşa tükürülür, yaş mı kuru mu diye havaya atılır, yaşı bilen oyuna başlar. Oyuna başlayacak olan kişi çelik saydırma yapar. Çelik saydırma sırasında saydırdığı çelik sayısı çukur sayısını geçmezse oyun oynama sırası karşı tarafa geçer. Çelik saydırmada diyelim ki (7 kuyulu oyunda) çeliği 8 saydırdı; 1. kuyusunun karşısındaki kuyudan 1 taş alır. Oynama sırası rakibe geçer. O da çelik saydırmada kuyu sayısını geçemezse oynama sırası rakibe geçer. Oyun bu şekilde sürer. Yine diyelim ki 7 kuyu ile oyunu oynuyoruz. Oyuncu 15 saydırdı; ebe kuyusunun (çanağın) önünden başlayarak kuyular sayılır. O kuyunun karşısındaki kuyudan 1 taş alınarak oyun sürer. Diyelim ki 100 taşla oynanıyor; 100-49=51 taş ebe kuyusunda bekletilir. Oyunda kuyusu boşalan veya kuyusunda taşı azalan oyuncu, ebe taşları kuyusundan taş alıp eksilen kuyularına taş koyabilir. Oynama sırası rakibe geçer. O da çelik saydırmada kuyu sayısını geçemezse oyunu rakibe bırakır. Oyun bu şekilde sürer. Oyunda yenen “Gömdüm” der (2015: 67-68). Türkiye’de 2004 Yılında Yaşayan Geleneksel Çocuk Oyunları adlı kitapta ise Zonguldak ve Karabük’te Hane adıyla 5’er kuyu ve 53 taşla oynanan şekline yer verilmiştir: “Oyun erkek oyuncular tarafından oynanmaktadır. 2 oyuncuyla oynanan Hane oyununa başlamadan önce her oyuncu, önüne beşer çukur kazarak bu çukurları beşer taşla doldurur. Oyunda ayrıca her oyuncuya ait birer adet renkli taş kullanıldığı gibi, bir adet de “piç taş” denilen istenmeyen taş (kemik) bulunur. Sonuç olarak Hane oyunu, 53 taşla oynanmaktadır. Ardından, oyuna ilk kimin başlayacağını belirlemek için ebe seçimi yapılır. Bunun için iki oyuncu karşılıklı olarak konumlanır ve birbirlerine doğru adım atmaya başlarlar. Hangisi diğerinin ayağına ilk basarsa, oyuna ilk önce o başlar. “Piç taşı” da kaybeden alır. Oyuna başlayan oyuncu, önündeki hanelerin birinden taşların tümünü alır ve yanındaki haneden başlayarak –karşı tarafındakiler de dâhil olmak üzere- taşları sırayla birer birer dağıtmaya başlar. Taş kendi hanesinde bitiyorsa, yine kendi hanesinden taş alır ve devam eder. Karşı tarafta bitiyorsa, el karşı tarafa geçmiş olur. Rakip de aynı şekilde oynamaya başlar. Elindeki son taş kendi boş hanesine denk geldiği takdirde, karşısında bulunan hanenin tüm taşlarını alır ve onları dağıtmaya başlar. Bu durumda “piç taş” veya makbul olan renkli taş ona geçebilir. Renkli taş geçtiği zaman oyunu kazanmış sayılır, yoksa yirmi el sonunda “piç taş” kimdeyse o oyuncu yenilmiş olur. Oyunun sonunda daha önceden oyuncular arasında kararlaştırılmış bir ödül veya ceza durumu varsa, uygulanır. Yoksa, karara uyulur ve yenen yenilenin taşlarını alır (2005: 115).
Oyunun Balıkesir ilinde Yalakkaya adıyla oynanan şekli ise şu kurallara dayanmaktadır: “Yalakkaya oyunu her oyuncu için üçer kuyudan (6 kuyu) her kuyuya altışar taştan 36 taşla ve iki kişi ile oynanır. Oyunda taşların dağıtımı, göçülmesi her oyuncunun sağına doğru saat yönünün tersine şeklinde yapılır. Rakipler aşık atarak ya da sayışmaca yaparak oyuna başlar. Yalakkaya oyununda oyuncu çiftleyerek kazandığı kuyu ve akabindeki göçülmüş çiftlenmiş kuyuların taşlarını alıp kazanarak hazinesine götürebilir. Oyuncunun kuyusunda tek taş kaldıysa sırası geldiğinde taşı bir sağdaki kuyuya oynayabilir, koyabilir. Her zaman göçülürken son kuyuya atılan eldeki son taş oyunun gidişatını ve sonucunu şekillendirir. Oyunda her oyuncu kendi üç kuyusundan oynayabilir ancak hem kendi hem de karşıdaki oyuncunun tarafında kuyularında son taşı çiftleme şartıyla taşları yiyebilir. Aynı zamanda her oyuncu kendi tarafındaki kuyulardaki taşları çiftleme kuralına, göçmüş olma kuralına göre yiyebilir, alabilir. Oyunda hamle yapan, çiftleyen taşları alır hazinesine götürür ve sıra ikinci kişiye geçer. Birinci oyuncu kendi tarafına ait üç kuyudan/yalağından herhangi birindeki altı taştan beşini alarak –ki o kalan bir taş ocakta asker olacak ya da baba ocağında kalıp ana babaya bakarak o evin sahibi olacak olan en küçük erkek evladı temsil eden taştır- sağa doğru her yalağa /kuyuya olmak üzere birer birer taşları dağıtarak göçer. Sıra ikinci oyuncuya geçer aynı dağıtımı yapar. Bozulmayan göçülmeyen kuyu/yalak dışındaki kuyuya son atılan taş o kuyuyu/yalağı taşlarını çift yaparsa oyuncu bu kuyuyu ve hatta gerisinde kalan ve daha önce mutlaka göçülmüş olan ve çift yapılan tüm kuyuları alır. İkinci tur bittiğinde de yine taşlar sayılır taşları az olanın üç kuyuya eşit şeklide dağıtması ile devam edilir. Her tur bu şekilde yenilenir. Yine örneğin oyuncunun birinde en az 4 taş kalırsa bu defa üç yalaktan birer yalaklar kapatılır ve iki oyuncu da ikişer yalağına ikişer taş koyar. Oyun tekrar oynanır bir oyuncunun iki taşı veya hiç taşı kalmadığında oyun bitmiş olur. İki kişilik oyunda da olsa 4, 6, 8 kişilik oyunda da olsa amaç son taşa kadar rakibi tüketmek ya da kaybettiği taşları yalakları ocakları rakibinden geri almaktır. Oyunda tüm taşları kaybeden kişiye “Kır” oldu yani eşek oldu denir ve oyun biter. Oyunda kişi rakibinin kuyusundaki bir taşı kendi bir taşını oynayarak çiftler ve alırsa ona ‘çitlediçitlek’ denir. İkişer alırsa 'ikilek' dörder alırsa 'dörtlek' denir” (Gümüş ve Gümüş, 2019: 7-8).
Mangala oyununu günümüzde çocuklar, gençler, kadın veya erkek yetişkinler oynayabilmektedir. Oyun en az iki kişi tarafından oynanmaktadır. Ancak oyunun farklı oyuncu sayıları ile oynanan ve hatta oyuncuların gruplara bölünmesi ile iki grup şeklinde oynanan türleri de bulunmaktadır. Oyundaki kurallar ve kuyu/hane sayısı da oyunun türüne göre değişmektedir. Hatta oyunun taşların oyun boyunca sağa veya sola doğru aktarımına göre değişen çeşitleri bulunmaktadır. Aşağıda özellikle oyun tahtası üretilmesi ile birlikte Türkiye’de yaygınlaşan şeklinin oyun kurallarına yer verilmiştir:
• Oyun açık veya kapalı mekânda oynanabilir.
• İki kişi tarafından oynanmaktadır.
• Oyunda her oyuncunun 6 kuyusu/hanesi ve 1 hazinesi olmak üzere toplam 14 kuyu bulunur. Her oyuncunun önündeki kuyular kendisine aittir. Oyuncuların sağ tarafında kalan büyük kuyular ise kendi hazineleridir.
• Oyun toplam 48 taş ile oynanır.
• Oyuncuların kuyularının her birine 4’er taş dağıtılır.
• Oyunun amacı oyuncunun hanesinde/hazinesinde en çok taşı toplayabilmesidir.
• Oyuna başlamanın bazı kuralları vardır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir: Oyun genellikle oyunculardan birinin oyunun taşlarından birini elinde saklaması ve rakibinin bu taşın oyuncunun hangi elinde olduğunu tahmin etmesi ile başlar. Rakibi taşın hangi elinde olduğunu bilirse kendisi, bilemezse taşı saklayan oyuncu oyuna başlar. Oyuncular taş-kâğıt-makas oyunu oynayarak veya sayışmaca kullanarak da oyuna başlayabilmektedir. Arslan Küçükyıldız şu dört başlık altında oyuna başlama şekillerini açıklamıştır: “1. Sen Başla: Oyuna başlayacak oyuncunun belirlenmesindeki ilk yöntem genellikle yaşı ve konumu rakibinden biraz daha büyük olan oyuncunun rakibine “Sen başla!” diyerek yol vermesidir. Yaşı ve konumu büyük olan oyuncu karşıdaşına, rakibine; misafire veya yaşı küçük olana “Sen başla!” diyerek yol verir; oyuna bu oyuncu başlar. 2. Diğer: Oyuncunun biri bir eline 1 taş, diğerine 2 taş alarak arkasında saklar ve getirip karşısındakine “Tek mi, çift mi?” diye sorar. Çift olanı bilen oyuna başlar. Bilemezse diğeri oyuna başlar. Aynı şekilde kısa uzun çöpler saklanarak, bir taşın yüzü tükürükle ıslatılıp havaya atılarak, “Yaş mı, kuru mu? diye sorularak oyuna başlanır. Oyuna başlayacak kişinin seçilmesi için yapılan “yaş kuru”, “tek çift”, “yazı tura” gibi oyunların yanında sayışmacalar, endemeler yapılır, kur’a çekilir veya başka oyunlar oynanır; aşık veya kibrit atılır, dik tutturabilen oyuna başlar yahut çelik saydırma oyunu oynanır; daha çok saydırabilen, bu oyunlarda kazanan oyuna başlama hakkını elde eder. 3. Oyunun birinci elinde (turunda) rakibinden daha fazla taş kazanan oyuncu ikinci veya sonraki elde de oyuna başlar. 4. İkinci ele başlayan değil onun karşıdaşı başlar. Diğer eller de bu şekilde devam eder. Oyunun önceki elini kazanıp kazanmaması önemli değildir (2015: 32).
• Oyuna başlayacak oyuncu seçildikten sonra önündeki 6 kuyudan istediğini seçerek oyuna başlayabilir. Kuyudaki 4 taşı alır ve önce 4 taşı aldığı kuyuya 1 adet olmak üzere taşlar bitinceye kadar sağa doğru kendi kuyularına birer tane bırakarak dağıtır. • Oyunda oyuncunun son taşı hangi kuyuya bıraktığı çok önemlidir. Çünkü oyuncu kuyusundaki son taşı kendi hazinesine bırakabilirse yeniden oynama hakkı kazanır.
• Oyuncular taşlarını kendi kuyularına ve hazinesine dağıttıktan sonra elindeki taş bitmediyse rakibinin kuyusunu da bırakmaya devam ederler. Eğer son taş rakibinin kuyusuna denk geldiyse ve bu kuyuda tek sayıda taş varsa oyuncu rakibinin taşını çiftlemiş olur. Bu durumda da rakibinin kuyusundaki bütün taşları kazanır ve hazinesine taşır. Bundan sonra oyun sırası rakibine geçer.
• Oyuncu taşlarını dağıtırken elindeki son taş kendi boş kuyusuna denk geldiyse ve bu boş kuyunun karşısında rakibinin kuyusunda taş varsa rakibinin taşlarını kazanır ve hazinesine taşır. Ayrıca kendi boş kuyusundaki tek taşını da kendi hazinesine taşır. Bundan sonra oyun sırası rakibine geçer.
• Oyunculardan birinin kuyularında bulunan taşlar bittiğinde oyun da sonlanmış olur. Kendi kuyusundaki taşları bitiren ilk oyuncu rakibinin kuyusunda kalan taşları da kazanır ve kendi hazinesine taşır.
• Hazinesinde en çok taşı biriktiren oyuncu oyunu kazanır.
Yukarıda verilen örnekler, mangala oyununun Türkiye’deki çeşitliliğini ve yaygınlığını göstermektedir. Oyunun genellikle altı yaş üstü çocukların, gençlerin, kadın ve erkek yetişkinlerin oynayabilmesi oyunun her yaştan oyuncu için uygun olduğunu göstermektedir. Bu bağlam hem çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin kendi arasında oynayabilmesine hem de farklı kuşakların bir araya gelerek oynayabilmesine imkân tanıyarak ailede bir arada keyifli zaman geçirilmesini ve kültür aktarımını da desteklemektedir. Ayrıca oyunun toprağa açılan çukurlarda/kuyularda taşla veya mısır, fasulye, nohut, fındık gibi taneli tohumlarla oynanması, evde ise çay tabakları, enine kesilmiş ve ikiye ayrılmış portakal kabukları gibi çukur yapıda nesnelerle ve taneli tohumlarla oynanması, oyun tahtası ve taşları olmadan da oyunun her zaman ve her yerde oynanabilmesini sağlamaktadır. Bu bakımdan da oyun, kolay bulunan ve her an ulaşılabilir olan malzemelerle oynanan geleneksel oyunların özelliklerini taşımaktadır. Diğer yandan oyunun üretilen oyun tahtası ve taşları ise oyunun hem tanıtılmasına ve yaygınlaştırılmasına hem eğitim amacıyla kullanılmasına hem de oyuna karşı toplumda ilgi ve farkındalığın artmasına katkı sağlamaktadır. Buna ek olarak görme engelli bireyler için Braille Alfabeli Mangala Oyun Setlerinin oluşturulması veya ses destekli dijital mangala malzemelerinin geliştirilmesi de (URL 2) oyunun erişilebilirliğini olumlu yönde etkilemektedir. Oyuna ilginin artmasını sağlayan bir diğer uygulama ise düzenlenen turnuvalardır. Türkiye’de ve dünyada pek çok kurum, kuruluş veya yerel yönetimler tarafından farklı yaş gruplarına yönelik Mangala Turnuvaları veya engelli bireylere yönelik Mangala Turnuvaları düzenlemektedir.
Günümüzde mangala oyunu, teknolojik gelişmelerin katkısıyla dijital kültür ortamına da taşınmıştır. Aslı Büyükokutan Töret ve Naciye Baştürk, dijital oyunların satın alındığı uygulama platformlarında kırktan fazla Mangala oyununun mevcut olduğuna dikkat çekmişlerdir. Örnek olarak ise Mangala Türk Online Zekâ Oyunu, Mancala, Mankala-Köçürme-Mangala uygulamalarına yer vermişlerdir (2023: 47-52). Bu uygulamalar da oyunun her zaman ve her yerden oynanmasını sağlamakla birlikte oyunun özellikle çocuklara ve gençlere ulaşmasına katkı vermektedir. Ayrıca dijital ortamlarda da turnuvalar düzenlenmeye başlamıştır. Örneğin Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi tarafından 22 Aralık 2023 tarihinde Çevrim İçi Mangala Turnuvası gerçekleştirilmiştir (URL 2).
Mangala oyunu çocuklar ve gençler başta olmak üzere oyuncuların pek çok farklı kazanım elde etmesini ve beceri geliştirmesini sağlamaktadır. Metin And özellikle çocuk bakımından oyunun çocukların çeşitli yetilerini ve becerilerini geliştirecek nitelikte olduğuna dikkat çekmiş ve Philip Townshend’in belirttiği toplumda kişilerde en çok beğenilen ve örnek alınan niteliklerden şu maddelerin mangala oyunuyla ilgili olduğuna yer vermiştir: “a) Kurnazlık: Oyunun stratejisini planlamak ve oyun kurallarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilmek. b) Uyanıklık: Karşısındakinin kurnazlığına karşı savunma ve önlem. c) Önceden görme: Hazırladığı oyun manevrasına karşı hasmının tepkisini kestirebilme yeteneği. ç) Esneklik: Beklenmedik durumlarda hemen tepki gösterebilme yeteneği. d) Direnme: Tüm şaşırtmalara karşın kendi planını sonuna dek sürdürebilme yeteneği. e) Sağgörü: Özellikle Mankala oyununda hamından plan ve gücünü gizleyebilme yeteneği. f) Bellek: Hasmının sağgörüsüne karşın, onun durumunu ve gücünü ne denli saklarsa saklasın kestirebilme yeteneği (Townshend, 1076: sy, Akt. And, 1979: sy). Bunların yanı sıra geleneksel bir oyunun çocuklar tarafından oynanması, aileleriyle ve toplumla ortak bir unsurda buluşmaları, öncelikle çocukların kimlik ve aidiyet duygusu geliştirmelerini desteklemektedir. Diğer yandan oyunun dünyadaki çeşitliliği dikkate alınarak çocukların farklı ülkelerdeki mangala oyunlarını tanıması farklı kültürleri tanımasını ve kültürel çeşitliliğe saygı duymasını sağlamaktadır. Oyunun malzemelerinin çocuklar tarafından üretimi ise çocukları doğayla ve doğal malzemelerle buluşturmakta ve çocukların yaratıcılık ve esnekliğini, üretme ve sanatsal becerilerini de geliştirmektedir. Diğer yandan oyun bireysel veya takım olarak oynandığında iletişimi teşvik etmekte ve çocukların sosyal beceriler kazanmasını, iş birliği geliştirmesini, problem çözmelerini, kazanma ve kaybetme rolünü kabullenmelerini sağlamaktadır. Oyuna başlarken kullanılan sayışmaca ve tekerlemeler ise dil becerilerinin gelişimini desteklemektedir. Bunlara ek olarak mangala oyunu, örgün eğitim sisteminde de kullanılmaktadır. Mangala, T.C. Millî Eğitim Bakanlığının Öğretim Programlarında yer alan Matematik ve Oyun ve Oyun Etkinlikleri gibi derslerde öğretim programlarının sözel ve sayısal akıl yürütebilen, problem çözebilen, eleştirel düşünen, kararlı, matematiksel yetkinliğe ve iletişim becerilerine sahip olma gibi genel amaçlarını ve temel yaklaşımlarını destekleyici şekilde kullanılmaktadır.
Mangala Oyunu, “Geleneksel Zekâ ve Strateji Oyunu: Mangala/Göçürme, Togyzqumalaq, Toguz Korgool” adıyla 2020 yılında Kazakistan, Kırgız Cumhuriyeti ve Türkiye tarafından ortak dosya şeklinde sunulmuş ve UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydettirilmiştir (URL 1).
KAYNAKLAR
And, Metin. “Çocuk Oyunlarının Kültürümüzde Yeri ve Önemi”, Ulusal Kültür, Sayı: 4, 1979.
-----------------. Oyun ve Bügü. Türk Kültüründe Oyun Kavramı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2012.
Büyükokutan Töret, Aslı; Naciye Baştürk. “Mangalanın Dijital Kültür Ortamındaki Seyri Üzerine”, Kültür Araştırmaları Dergisi, 2023, 19: 41-59.
Gümüş, Ayşe, İsmail Gümüş. “4000 Yıllık Türk Satrancı Yalakkaya.”, Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 2.3, 2019: 1-15.
Kara, Abdulvahap. “Dört Bin Yıllık Türk Zekâ ve Strateji Oyunu: Dokuz Kumalak (Dokuz Taş)”, 2011. https://www.abdulvahapkara.com/doert-bin-yllk-tuerk-zeka-ve-strateji-oyunu-dokuz-kumalak-dokuz-ta/, Erişim Tarihi: 01.09.2024.
Kâşgarlı Mahmud, Divanü Lûgat-it-Türk, Çev. Besim Atalay, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1.Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1985.
Küçükyıldız, Arslan. “Satrancın Atası Olan Türk Zekâ Oyunu: Mangala.”, Günümüzde Çocuk Oyunlarında ve Oyuncaklarında Yaşanan Değişimler Sempozyumu, 2011-99-141.
------------------------------. Köçürme Mangala. Ankara: Delta Kültür Yayınevi, 2015.
Townshend, Philip. “Autour de jeu de “Mankala”, Zaire Afrique, No. 105, Mayıs 1976; Akt. And, Metin. “Çocuk Oyunlarının Kültürümüzde Yeri ve Önemi”, Ulusal Kültür, Sayı: 4, 1979.
Türkiye’de 2004 Yılında Yaşayan Geleneksel Çocuk Oyunları, Yay. Haz. Öcal Oğuz, Petek Ersoy. Ankara: Gazi Üniversitesi Türk Halk Bilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları: 4, 2005.
URL 1, https://aregem.ktb.gov.tr/TR-278788/geleneksel-zeka-ve-strateji-oyunu-mangala--gocurme-togy-.html, Erişim Tarihi: 01.09.2024.
URL 2, https://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/gorme-engelliler-icin-ses-destekli-dijital-mangala-gelistirdiler/2931224, 04.09.2024.
URL 3, https://www.manas.edu.kg/tr/news/4808, Erişim Tarihi: 04.09.2024.
MADDE YAZARI
Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Safiye Baki Nalcıoğlu
ISBN
978-625-99966-0-8