Tura Kazık OyunuÇevir
Tarihçesi hakkında bir bilgiye ulaşılamayan oyunun esasını bir tura ve kazığa bağlı bir ip oluşturmaktadır. İsminin de oyunda kullanılan bu malzemelerden geldiği düşünülmektedir. Genelde tura olarak ucu düğümlenmiş bir mendil, bez, havlu veya kumaş parçası kullanılmasının yanında ayakkabı da tura olarak kullanılmaktadır. Kazık veya ağaç gibi sabit bir nesneye bağlanan ip ise oyunun değişmeyen malzemelerindendir. Oyunda kullanılan ana malzemelere dayanılarak oyunun çok eski devirlerden beri açık alanda oynanan oyunlardan biri olduğu varsayımında bulunulabilir. Türkiye’nin pek çok yerinde oynandığı tespit edilen oyunun yöreden yöreye ufak değişikliklerle temeldeki mantığa uygun hâle getirildiği görülmektedir. Bu nedenle oyun yöreden yöreye farklı isimler almaktadır. Oyun açık alanda, grup hâlinde (depme tura takım hâlinde) oynanan bir oyundur. Oyuncu sayısının en az 3 olması gerektiği tahmin edilmekte olup (depme tura için en az 4) 6 yaştan başlayarak bütün yaş gruplarına hitap eden bir oyundur. Yaygın olarak kız-erkek karışık olarak oynanan oyunun, Alay Turası ve Kör At Kazığı şeklinin erkekler arasında, Depme Tura şeklinin de bazen sadece kızlar arasında oynandığı bilinmektedir.
Pabuç almaca, kızdı kızdı, süt pişti mi, torba kapmaca, dana kazık, uzun urgan, alay turası, kör at kazığı, ayakkabı dövüşü ve depme tura gibi isimlerle de anılan tura kazık oyunu ağaca yahut bir kazığa bağlanan bir ipe tutunan ebenin elindeki “tura” ile oyuncuları vurmaya çalışmasına dayanır. Ebe ve oyuncuların elinde tura adı verilen ucu birkaç defa düğümlenmiş bir bez parçası bulunur. Ebe bir eliyle turayı tutar diğer eliyle de ağaca veya kazığa bağlanmış ipi tutar. Bunun amacı oyunun sınırlarını belirlemektir. Oyuncular kendi turalarını ebeye yakın bir yere bıraktıktan sonra oyun başlar. Oyuncular ebeye yakalanmadan turalarını almaya çalışırlar, turasını alabilen kişi, ebeye vurmaya çalışır. Bu sırada ebe de turasıyla yanına yaklaşan oyunculara vurmaya çalışır. Ebeye yakalanıp vurulan oyuncu yeni ebe olur (Abdülkadir, 1930: 173; Özdemir, 2006: 399).
Oyunun Burdur’dan derlenen versiyonunun adı Kızdı Kızdı (Caferoğlu 1994, Özdemir, 2006: 399) iken İskilip’ten derlenen ve tura olarak mendil kullanılan oyunun adı Uzun Urgan (Temiz 1991; Özdemir, 2006: 400) olarak bilinmektedir. Oyunun Muğla’dan derlenen çeşidinde oyun sahasına çakılan kazığa bir ip bağlanır. Bu ipi tutan “güdekçi” denilen ebe, kazığın dibine pabuçlarını bırakan oyuncular pabuçlarını almaya çalışırlarken eliyle oyunculara dokunmaya çalışır. Güdekçi birine eliyle dokunabilirse “güdeğini savmış” olur. Yakalanan oyuncu yeni güdekçi olarak oyuna devam eder. Eğer tüm oyuncular pabuçlarını ebeye yakalanmadan alabilmişlerse diğer bir deyişle güdekçi güdeğini savamamışsa ebe kaçmaya başlar, oyuncular ise pabuçlarını ebenin arkasından ebeye isabet ettirmek için atarlar. Buna “hacıya yollamak” denir. Oyunculardan birinin pabucu ebeye isabet ederse, yine aynı kişi ebe olur. Aksi hâlde ise ebe “göz göz” (elde taş saklama) yöntemiyle yeniden seçilir. Tura olarak ucu düğümlü bez yerine pabuç kullanılmasından ötürü bu oyuna Pabuç Almaca denir (Demircioğlu, 1934: 38; Özdemir, 2006: 399). Oyunun Aydın’da oynanan şeklinde ise yine pabuç kullanıldığı bilinmektedir. Ancak oyunun ebe ve oyuncular arasında “-Ebe süt pişti mi? –Pişti. –Kaynanan içti mi? –İçti.” diyalogundan sonra başlamasından ötürü oyunun ismi Süt Pişti Mi? olarak kaydedilmiştir. Oyunun bu versiyonunda oyuncular ebeye yakalanmadan pabuçlarını alabilirlerse ebeye ceza verildiği görülmektedir. Oyuncular ipin bağlı olduğu kazığı “Kazık bizim!” diye yerinden çıkarıp yerine ince bir çubuk sokarlar ve ebenin ağzıyla bu çubuğu çıkarması beklenir. Ebe ağzıyla çubuğu çıkarmaya çalışırken oyuncular “Ossssss” diye seslenerek ebeyle alay ederler (Özdemir, 2006: 399). Tura kazık oyununun ana malzemelerinden biri olan ip yerine bir daire çizilerek oyunun hudutlarının belirlendiği benzer bir oyunun adı ise Ayakkabı Dövüşü’dür. Şanlıurfa’dan derlenen oyunda ebe seçilen kişi çizilen dairenin içine girer, oyuncular da tura olarak kullandıkları ayakkabılarını daire içine bırakırlar. Oyuncular ebeye yakalanmadan daire içinden ayakkabılarını almaya çalışırlar, ebenin dokunduğu kişi yeni ebe olur. Ayakkabısını dışarı çıkarabilen oyuncu ebeyi bu ayakkabıyla döver (Karğın, 2018: 48).
Öküz gütmeye giden çocuklar arasında da değişen malzemelerle oyunun bir başka çeşidi oynanmaktadır. Ebeye “çoban” denmekte, tura olarak ise azık torbaları kullanılmaktadır. Kazığa da öküzün yuları bağlanmaktadır. Kura ya da sayışma yoluyla seçilen çoban, azık torbasını kazığın dibinden almaya çalışan oyunculara ayağıyla dokunmaya çalışır. Torbasını kapmayı başaran oyuncu ise torbasıyla ebeye vurmaya başlar. Eğer çoban oyun sırasında yuların ucunu elinden kaçırırsa ipi tekrar eline alıncaya kadar oyuncuların darbelerine maruz kalır. Oyunun bu çeşidine tura olarak azık torbasının kullanılmasından dolayı Torba Kapmaca denilmektedir (Özden 1980: 155; Özdemir, 2006: 400). Torba Kapmaca oyununa benzer bir oyun Kars Kağızman’dan Dana Kazık ismiyle derlenmiştir. Çöp tutmayla ebenin belirlendiği oyunda kısa çöpe kalan “dana” olarak adlandırılmaktadır. Dana seçilen oyuncu kazığa bağlı ipi tutarken, oyuncular ellerindeki torba bezlerle danaya vurmaya çalışırlar. Dana da kendine yaklaşanlara ayağıyla tekme atarak vurmaya çalışır, dana tarafından vurulan kişi oyunun yeni danası olur. Bu oyun da torba kapmaca oyunundaki gibi hayvan otlatmaya giden çocuklar arasında oynanmaktadır. Kaynak kişi oyun hakkında şöyle bilgi vermektedir: “Bu oyunu daha ziyade köylerde hayvan otlatırken oynardık. O zamanları evlerimizde ekmek ve katığı içine koyduğumuz çıkınımız işimizi görürdü. Çıkınlarımız kuzu veya oğlak derisini tulum şeklinde çıkarılır, bu derinin tüyleri şeble terbiye ederek dökülür ve dabak edilirdi. Bir tarafı iple bağlanır, diğer tarafı ağız olarak kullanılır. İçine azığımızı koyduktan sonra iple ağzı bağlar, çanta gibi sırtımıza alırdık ki bunun ismine de davarcık denirdi. İşte davarcığımızın ip tarafını elle tutar, diğer kısmıyla da danaya vururduk.” (Turan, 1997; Onur ve Güney, 2002: 495)
Oyunun Konya’dan derlenen versiyonunun sadece erkek çocuklar tarafından oynandığı belirtilmektedir. Alay Turası ismi verilen bu oyunda bir çiviye bağlanan 8-10 metre uzunluğundaki ipi “bekçi” ismi verilen ebe tutar ve yanına yaklaşan çocukları tura yerine ayağıyla vurmaya çalışır. Ebe dışındaki oyuncular ise ellerinde ucu düğümlenmiş mendilden turalarıyla bekçiyi vurmaya çalışırlar. Bekçinin ayağıyla dokunduğu kişi oyunun yeni bekçisi olur. (Caferoğlu, 1994; Özdemir, 2006: 400). Alay Turasının Niğde’de oynanan şeklinde ise ebe ayağıyla değil mendilden yapılmış turayla oyunculara vurmaya çalışır (Demir, 2015: 155). Alay turasına benzer bir oyun olan Kör At Kazığı oyunu ise Kayseri’den derlenmiştir. Bu oyunda da ebeye “kör at” ismi verilmektedir. Kör at olan oyuncu kendisine turalarla vurmaya çalışan kişilere ayağıyla dokunmaya çalışır (Caferoğlu, 1994; Özdemir, 2006: 400). Aynı şekilde ayağına dokunduğu çocuk oyunun yeni kör atı olur.
Oyunun Ankara’dan derlenen şeklinde bazı değişiklikler olsa da tura kazık oyunun mantığının değişmediği görülür. Depme Tura ismi verilen oyunda kazığa bağlanan ipin iki ucunun da birer ebe tarafından tutulabilecek uzunlukta bırakılması gerekir. Gönüllü veya sayışmaca yoluyla seçilen iki ebe iki takımı oluşturur ve ipi karşılıklı olarak tutarlar. Tam ortaya atılan tura iki takım tarafından karşılıklı olarak alınmaya çalışılır. Ellerinde havludan bir tura bulunduran ebeler, yerdeki turayı karşı takım oyuncularının almasını engellemek için havluyla vurarak veya tekme atarak oyuncuları uzaklaştırmaya çalışırlar. Tekme yiyen oyuncu ebe olurken, tekme yemeden turayı alan takım kazanır ve aynı ebelerle oyun devam eder. Oyun sonunda en fazla tura kapan takım galip gelir (Oğuz ve Ersoy, 2007: 85). Bu oyunun tura kazık oyunu ve türevlerinden farkı, iki takım hâlinde ve iki ebeyle oynanmasıdır.
Tura kazık oyunu, çocuklardan yetişkinlere geniş bir yelpazede kendine oyuncu bulan özellikle hayvancılığın geçim kaynağı olduğu kırsal kesimde yaygın bir oyun türüdür. Oyunun hayvan otlatan çocuk veya yetişkinlere eğlenceli vakit geçirtme işlevinin yanı sıra motor becerilerin geliştirilmesinde de etkilidir.
KAYNAKLAR
Caferoğlu, Ahmet. (1994). Anadolu Diyalektolojisi Üzerine Malzeme II. Ankara Üniversitesi Basımevi.
Demir, İlknur. (2015). Niğde Geleneksel Çocuk Oyunları ve Halkbilimsel İncelemesi. Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi
Demircioğlu, Y. Ziya. (1934). Anadolu Eski Çocuk Oyunları. İstanbul: Milli Mecmua Matbaası.
Karğın, Dilek. (2018). Şanlıurfa İli ve Çevresi Çocuk Oyunları. Ardahan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Müşfika Abdülkadir .(1930). “Maraş’ta Çocuk Oyunları”. Halk Bilgisi Haberleri. 11: 173-175.
Oğuz, M. Öcal ve Petek Ersoy. (2007). Türkiye’de 2004 Yılında Yaşayan Geleneksel Çocuk Oyunları. Ankara: Gazi THBMER Yay.
Onur, Bekir ve Neslihan Güney. (2002). Türkiye’de Çocuk Oyunları Derlemeler. Ankara Üniversitesi Yay.
Özden, Salih. (1980). Kuzfındık Köyleri Folkloru. Etnografyası. Ankara Hacettepe Üniversitesi Lisans Tezi.
Özdemir, Nebi. (2006). Türk Çocuk Oyunları II. Ankara: Akçağ Yay.
Temiz, Saadet. (1991). İskilip İlçesi Folkloru ve Etnografyası. Ankara Hacettepe Üniversitesi Lisans Tezi.
Turan, Metin. (1997). “Kağızman Folklorunda Çocuk Oyunları”. Folklor/Edebiyat, Eylül-Ekim 2 (11), 135-152.
MADDE YAZARI
Dr. Hilal Erdoğan Aksu
ISBN
978-625-99966-0-8